26 Eylül 2012 Çarşamba

YÜZYILLIK YALNIZLIK - GABRIEL GARCİA MARQUEZ

Kitabı nihayet bitirdim. Yüzyıllık Yalnızlık. Yetişkinlik döneminde böyle zor oluyor işte kitap okumak. Lise üniversite yıllarında ne kadar rahat kitap okurduk.  Oysa şimdi kafamız o kadar meşgul ki.  İş yaşamı, ev, çocuklarla ilgilenme, sorumluluklar, vs. kitap sürekli bölünüyor. Bir kitabı eskisi gibi artık birkaç günde pek bitiremiyorum. Çoğu zaman artık 2 haftayı aşıyor. Oysa bir süre önce haftada en az bir kitap okumayı, hedeflerim arasına yazmıştım. Okumaya biraz daha fazla zaman ayırmalıyım. Neyse işte böyle kitabı okuma süresi uzayınca daha az etkileniyor daha az keyif alıyorum.
Kitabın sadece ismi bile insanı cezbediyor. Yalnızlık sözcüğü insanı neden böyle cezbeder? Kitabı okuyunca bu sorunun yanıtını daha iyi anlıyorsun.
"İnsanın yürek burkan o derin içsel yalnızlığı" nı iliklerine kadar hissediyorsun.
Burada söz edilen yalnızlık, bildiğimiz anlamdaki yalnızlıktan çok daha öte bir şey. Bu yalnızlığı hissetmek için yalnız yaşayan bir insan olman gerekmiyor. Anne, baba, kardeşler, dede, nine v.s den oluşan geniş bir aile içinde yaşıyor olsan da, evin, eşin, sevgilin, çocukların, dostların olsa da, emirlerini yerine getirmeye hazır yüzlerce insan olsada çevrende, bu derin içsel yalnızlık duygusu insanın peşini bırakmayabiliyor.
Şimdi tam hatırlamıyorum ama sanırım K dergisinde okumuştum bir söz. Sarsıcı gelmişti.
"Sakin ol evlat, yalnızlık bu, bir başınasın bu dünyada; ne baban, ne annen, ne inancın yardım edebilir sana......"

Sevmediğim yanları : Kitabın hikayesini çok sevmedim. Gerçekdışı, fantastik, doğaüstü,  hayali öğeler içeren eserleri pek sevmiyorum.
Kitapta, düşler, hayaller, gerçekler, doğaüstü olaylar içiçe geçiyor, anlatılanların hangisi hayali, hangisi gerçek, anlamakta zorluk çekiyorsun. Uçan halılar, cinler, domuz kuyruklu doğan bebekler, liberallerle muhafazakarların iç savaşı, simya, çingeneler, yıllar süren uykusuzluk hastalığı, ceset kokmasın diye civa kaynatmalar, v.s.
Birkaç kuşaklık hikayesi anlatılan geniş bir ailede doğan çocuklara sürekli aynı isimler veya benzer isimler verildiği için, kim kimin oğlu, kim kimin halası, teyzesi, kardeşi karmakarışıyor. Sürekli aile soyağacına bakmak gerekiyor. İşin komik tarafı bazan kendileride karıştırıyor. Kitabın sonlarında ailenin en son kuşağından iki kişi, birbirleriyle üvey kardeş mi,  teyze –yegen mi olduklarından emin değiller. :) Bunu öğrenmek için papazdaki vaftiz kayıtlarına bakmaya çalışıyorlar.  :)
Kitap, oldukça popüler ve de Nobel ödüllü olunca çok etkileyici  bir kitapla karşılaşacağımı düşünmüştüm. Pek öyle olmadı benim için.  

Altı çizilenler :
Peder Nicanor Reyna, baktı ki Macondo halkı sevabı günahı rafa kaldırmış, vaftiz nedir, yortu nedir unutmuş, yüreği razı gelmedi bunca rezilliğe…. Kime yanaşsa, bunca yıldır papazsız da pekala yaşayıp gittiklerini, ruhlarına kimse aracılık etmeden de Tanrı’yla işlerini yürüttüklerini söylüyorlardı. /sf : 97
Mascote' nin dediğine göre, liberaller farmasondu, kötü kişilerdi, papazları sallandırıp asacaklar, dinsel kurallara boş verip, yok medeni nikahmış, yok boşanmaymış diye yeni icatlar çıkaracaklar, evlilik dışı çocuklarada öteki çocuklara tanınan hakları verecekler, ülkeyi federal sistemle bölüp parçalayarak devletin gücünü yıkacaklardı. Oysa güçlerini doğrudan doğruya Tanrı’dan alan muhafazakarlar, kurulu düzenin savunulmasını, asayişin sağlanmasını ve aile kurumunun kutsallığının, ahlakının korunmasını istiyorlardı. Onlar İsa efendimizin dininin bekçileri, egemenlik ilkesinin savunucularıydılar ve ülkenin özerk idari bölümlere ayrılmasına göz yummayacaklar, vatanın bütünlüğünü sağlayacaklardı. Auraliano, insancıl duygularının etkisinde, evlilik dışı çocuklar konusundaki tutumları yüzünden Liberallere hak verdi. Ama elle tutulmayan şeyler üzerindeki tartışmaların nasıl olup da tarafları savaşın eşiğine getirebildiğine hiç aklı ermedi. /sf :112
Elçi, parti liderlerinin, ülkenin iç kesimlerindeki asi liderlerle ilşiki kurdukalrını ve Liberallere verilecek üç bakanlık koltuğu, temsilciler meclisinde azınlığın temsil edilmesi ve silah bırakan asiler için genel af karşılığında ateşkes anlaşması pazarlığında olduklarını doğruladı./sf: 164
Ursula, yargıçlar kuruluna, unutmayın ki, Tanrı bizlere ömür verdiği sürece ana olarak kalacağız ve sizler ne denli büyük devrimciler olursanız olun, saygısızlık yapmaya kalkıştığınız anda donunuzu sıyırıp bir güzel kötek atmak hakkımızdır./sf : 181
Üzüldüğüm beni öldürmeniz değil, … Beni asıl üzen, “askerlikten onca nefret ettikten, askerlerle onca çarpıştıktan sonra, sonunda senin de onlardan beter olman. Ve dünyada hiçbir ülkü bu denli alçalmaya değmez.” / sf: 182
Arka kapak :
"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."

19 yorum:

  1. Ne desem bilemiyorum. Herkesin övgüyle methettiği, kesinlikle okunması gerekenler listesinde olan bu kitabın ben de sizin bahsettiğiniz kısımlarını beğenmedim:) Herkes övgüyle bahsederken ben de bir gariplik mi var deyip duruyordum. Bu yorumunuzu görünce çok memnun oldum:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben de yorumunuza memnun oldum. :) çoğunluktan farklı düşünmek bazan kötü hissettiriyor.:)duygularımız bazan çoğunluk la örtüşüyor bazan örtüşmüyor.okuduğum kitaplar arasında beni çok etkileyen pek çok kitap oldu. hatırladığım kadarıyla bunların arasında nobel ödüllü olan yok. küçümsemek için söylemiyorum ama sonuçta jüriyi oluşturanların kişisel görüşleri.herbirimizin nobel ödülüne layık göreceği kitaplar çok farklı olabilir.

      Sil
  2. kitaba başladığım zaman olayların içine girmekte epey bir zorlanmıştım ama sonrası öyle bir akıp gitti ki en sevdiğim kitaplar arasında yer alır hala ama okunması biraz zor bir kitap katılıyorum, ben de sürekli kitabın başında yer alan soy ağacına bakıp durmuştum gerçekten aynı isimler karıştırıyor insanın kafasını :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @greta : işin kötü tarafı bazan bu kimdi diye aile ağacına bakıncada anlaşılmıyordu kim olduğu. :)ben belki çok kopuk okuduğum için de etkisi azalmış olabilir.

      Sil
  3. Çok sıkılarak okumuştum, sırf bir kitabı yarım bırakmak istemediğimden dayandım. Nedense bu yazarın bütün kitaplarını sıkılarak okudum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @ilhan : bende yarım bırakamıyorum ya.:) aslında okunacak o kadar güzel kitaplar var ki okuduğumuz kitabı beğenmiyorsak ruhumuzu yakalamıyorsa hemen bırakmak gerekir.

      Sil
  4. Bazı kitaplar vardır, okurken içine karışır zaman zaman kopmalar yaşatır , okurken zorlanır insan..Ama hayatında hep yer alır, bu kitap onlardan biri oldu benim için :)

    YanıtlaSil
  5. ne güzel ! iki saat önce yeğenim bu kitapla içeri girdi..teyze bunu okudun mu diye:))Övgüsünü duyup almış...tamam ondan da bana gelir..okurum:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ilginç :) kitabı okuduktan sonra sizin yorumunuzu da merak ediyorum..

      Sil
  6. baba kitap evet.
    bi de kırmızı pazartesi iyi.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Deep, :) pek başka kitabını okumayı düşünmüyorum. en azından şimdilik..

      Sil
  7. bi alıp okusam mı dedim ama kafam bu aralar yeterince karışık, anlamayacaksam hiç bulaşmamayım dedim sonradan da :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) bir itirafta bulunayım.:) yazının taslağında senin yalnızlık ile ilgili o güzel yazından alıntı vardı.buraya geçerken kayboldu.:) çok duygulanmıştım. "balkonda kalakaldım ben ve yalnızlığım bir başıma" diye bitiyordu hatırladığım kadarıyla..

      Sil
  8. Garcia'ya başlamak için iyi seçim değil, ben de böyle başlamıştım gerçi :)

    12 Gezici Öykü ya da Kolera Günlerinde Aşk'ı deneyebilirsiniz, bu romanı kadar karmaşık değiller :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bunu bilmiyodum..teşekkürler...
      kitabın okunması uzun süreye yayılınca alınan tat çok azalıyor..

      Sil
    2. evet, bölününce öyle oluyor...

      Sil
  9. Marquez ne zamandan beri okumak istediğim yazarlardan biri.Benim Hüzünlü Orospularım kitabının da oldukça methini işitmişimdir.Bu kitabını da kayda değer alıyorum,sev,yorum böyle fantastik kitapları...
    yazınızı okurken aklıma geldi shirin serkan,katılmadan edemeyeceğim.Önceden nasıl kitap okurdum,su gibi içerdim,bir günde küçük küçük yazılı kalın romanları bitirdiğimi,annemelrin yeter artık dediği günleri...şimdi öyle anım olsa da yine keşke kana kana kitap okusam keyifle diyorum....parça parça olunca keyfini o kadar alamıyorsun:((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Şükriye : al benden de o kadar. ben de o günlerimi öyle özlüyorum ki. aynen ben de öyle bir kitabı bitirmeyinceye kadar duramazdım. yaşam işte şimdi bir sürü sorumluluklar gereklilikler, v.s.

      Sil

Güzel yorumlarınız için Teşekkürler. .