28 Eylül 2013 Cumartesi

UĞURLAR OLSUN RAMİZ DAYI !

“Herkes ölür yeğen, kimi  toprağa gömülür, kimi yüreğe…”
“Biz dünyayı değiştirmek için yola çıktık. Olmadı. Dünyayı değiştiremedik. Ama dünya da bizi değiştiremedi.”
“Ben muhalifim, onun için Beşiktaş’ın Çarşı grubundan yanayım. Çarşı her şeye karşı..”
“Anadil anavatan gibidir, anadile karşı çıkılmaz. Çoğu sanatçı buna zaten karşı çıkıyor, bu yasakların kalkması için uğraşıyoruz. Bunun nasıl çözüleceğini bilemem. Sadece artık dostluğun kurulması, barışın gelmesini istiyorum nasıl gelecekse gelsin ama gelsin.”

Demokrat duruşunla, dik duruşunla, üretkenliğinle, çalışkanlığınla örnek oldun bizlere.
Her zaman eşitlikten, özgürlüklereden yana oldun. Eşitsizliklere, adaletsizliklere, haksızlıklara, sömürüye karşı oldun.
Daha çocuk yaşlarımızda izlediğimiz, Yılmaz Güneyle birlikte oynadığın umut filminden, sürü filminden beri sevmiştik seni.
Güle güle yorgun demokrat..
Yüreğimizdesin… Uğurlar olsun….

27 Eylül 2013 Cuma

Kötü ruh –Maxime Chattam

Nefes kesici müthiş bir polisiye-gerilim.
Tehlikeli ruh hastası sapık bir seri katil.
Ve onu yakalamaya çalışan bir polis müfettişi. Cinayetlerden elde edilebilen verilerle bu tür katillerin ruh halini ve kişiliğini çözümlemekte müthiş usta bir polis Brolin.
İşini mesleğini o kadar iyi yapıyor ki hayran kalmamak elde değil.
Otopsi uygulaması çok ürkütücüydü. J bu kadar zor işleri meslekleri görünce işimizi öpüp başımıza koysak yeridir. J
Joshua Brolin. Profil uzmanı, polis müfettişi
Larry Salhindro
Juliette . psikoloji üniversite 4.sınıf öğrencisi
Dr Sydney Folstom. Adli tıp uzmanı, otopsileri yapan kadın
Yüzbaşı chamberlin
Lloyd Meats
Bentley Cotland- savcı yardımcısı


Altı çizilenler :
En iyisi, bunlara hiç karışmadan bir köşeye çekilip yaşamayı sürdürmek.. ama kesinlikle siyasetle ilgilenmemek../sf:12
En iyi yemekler eski tencerelerde yapılır. /sf:91 (yani yaş alanlar daha iyidir. J)

Aşkı parçalarına ayırmak mümkün müdür? Nicelemek, bütün gizemli gücünü elinden almak, anlaşılmaz ve denetlenemez olduğu için bizi bunca ürküten büyüsünü kaybettirmek pahasına da olsa nitelemeye çalışmak?
Onunla birlikte olmaktan böylesine zevk alıyordu ama bu ne kadar sürerdi? Birbirlerinden hoşlanıyorlar, birbirlerini her geçen gün daha fazla tanımaktan zevk alıyorlardı, ama bir gün gelecek birbirlerini daha büyük bir gerçekçilikle tanıyacaklar her şey eski gizemini kaybedecekti. O zaman ne olacaktı? Aşk –gerçeği söylemek gerekirse, daha yeni doğmuş olmasına rağmen, söz konusu olan aşktı- kısa ömürlü olduğu için böylesine muhteşem ve arzulanır değil miydi?
-kendine işkence etmekten vazgeç diye mırıldandı. Hayatın sana sunduklarının değerini bil ve her şeyi akışına bırak. Hayattan alınacak bir zevk varsa, fazla düşünmeden al o zevki. /sf:346

Brolin genç kadının göğsünün güçlü sarsıntılarla kalkıp indiğini hissedince, saçlarını okşamaya başladı. Söyleyecek hiçbir şeyi yoktu, bu hayatta teselli edecek bir kelime bulunamadığı, sessizliğin kaçınılmaz olduğu ve tek bir elin temasının bile insanı yüreklendirmeye yettiği o anlardan biriydi./ sf:359

Duygularımız algılarımızın önüne geçtiğinde ve zaman varlığımızı telaşsız ve mesafeli bir etmene dönüştürmek için, onun dizginlenemez akışından bizi çekip çıkartana kadar uzatacak bir nitelik kazandığında, coşkunun gücünün farkına varmak bazen olağanüstüdür. /sf:360

…. Üşümemesi için üzerini iyice örttü, soyunup yatağa girdi. Juliette’i kollarına alarak sıkıca sarıldı. Küçük bir mum yakmıştı, Juliette’i seyrederken insanın sadece dinlenmek için uyumadığını düşündü. Aynı zamanda daha iyi yaşamak, felaketlerimizden uzaklaşmak için uyuyoruz. Ne de olsa, uyku acıları yumuşatıyor, ıstırapları biraz olsun hafifletiyor ve bir acı gerçeği anıya dönüştürüyordu. /sf:361

Bir eliyle okşarken, diğeriyle çimdik atabilecek biri; gerçek bir politikacı! /sf:373

“Zafer kendini sadece düşünü görenlere verir.” –General de Gaulle /sf:375

Üstlendiğini yalnızlığa sığınarak başaracaktı; en derin korkuları yenmek ve sırları çözebilmek için belleğimizin dinginliğe vardı. /sf:388

Asıl gerçek, bir sürü çılgının olduğuydu; hem de sadece tımarhanelerde değil. Tüm hayatımız boyunca, büyük bir kentin kaldırımlarında yürüyor ve tümüyle dengesiz, rahatsız erkek ve kadınlarla karşılaşıyoruz. Kimlerle karşılaştığımızı bilmeden. Bazen çok da yakınımızda yaşamalarına rağmen, onların hayatları hakkında hiçbir şey bilmiyoruz./sf:415

19 Eylül 2013 Perşembe

Ben Ölmeden Önce - Michael Palmer


Bitirdim. Müthiş bir gerilim. Kitabı elimden bırakamadım. Yemek için su için bile kitaptan ayrılmakta zorluk çektim.

acımasızca işlenen bir cinayet..

daha fazla para uğruna insanın ne kadar çirkinleşebildiğine, vahşileşebildiğine tanık oluyoruz.

Daha fazla zenginlik uğruna açgözlülükle hastanelerde yapılan karanlık işler..

Yunanlı bir aile..

yıllar önce amerikaya yerleşmişler. Amerikanın en iyi hastanesinde çok iyi doktorlar..

Aynı ailede büyümüş kardeşler

Kardeşlerden birisi kendisine hazır sunulmuş refahı, konforlu yaşamı bırakarak sınır tanımayan gönüllü doktorlara katılarak dünyanın en geri kalmış bölgelerine giderek muhtaç yoksun insanlara yardım ediyor.

Diğer bir kardeş ise kendisine kalan zengin bir mirasa, çok iyi geliri olan bir işe sahip olduğu halde bunlarla yetinmeyerek daha fazla para uğruna her türlü aşağılık pis işlere giriyor.

Aynı aile terbiyesi içinde aynı kültürel çevrede büyümelerine rağmen nasıl oluyor da bu kadar farklı olabiliyor insanlar. Biri melek gibi diğeri şeytan gibi..

Yani bazan anlamakta güçlük çekiyorum. Niçin bazı insanlar pis vahşi kötü olurken diğer bazıları iyi kalpli iyi yürekli oluyor. Nasıl oluyor bu? Doğuştan mı iyi veya kötü doğuyor insanlar..

Petros – baba

Thea speralakis- son beş yıldır bağlı olduğu “sınır tanımayan doktorlar” gönüllüsü olarak çalışıyor. asperger sendromu hastalığı var.. ben Thea yı çok sevdim.:)

Ölüm döşeğinde olan babasını ziyaret için Afrika, Kongo cumhuriyetinden amerikaya geliyor.

Hastanede hayatının aşkını da buluyor. Dan cotton.

Altı çizilenler :

Mümkün olduğunca basit yaşamanın, yalnızca mutluluğa giden yolun değil, aynı zamanda hayatta kalmanın da anahtarı olduğunu öğreneli çok olmuştu. /sf: 22

Ya tam olarak hangi gün ve saatte öleceğinizi biliyor olsaydınız? Neleri daha farklı yapmayı seçerdiniz? Kimlere, onları sevdiğinizi söylerdiniz? Kimlerden özür dilerdiniz? /sf:37

İşin en zor kısmı ne yapacağına karar vermektir. Yapmaksa işin en kolay kısmıdır. /sf:81

Nefes al.. nefes ver.. her şey üst üste geldiğinde bir liste yap. Bir liste yap ve sorunları teker teker çöz. /sf:213

Çalıştığı sınır tanımayan doktorlar hastanesinde kendini bir kez olsun dışlanmış yada yabancı biri gibi hissetmemişti. Oysa şimdi, kendi memleketinde, eskiden olduğu gibi hala ucubenin tekiydi./sf:349

Yunanlıların batıl inançları ve dindarlığı meşhurdu. Evet, önce Tanrı gelirdi ama gerektiğinde mati’ye karşı korunmak ta şarttı canım. /sf:113

11 Eylül 2013 Çarşamba

Tanrının Unutulan Çocukları – Craig SILVEY

Kitabın dış kapağında şöyle bir söz yazıyor;  

“Hayat bir piyangodur : Şanslı olan kazanır, şanssızlar ise Tanrı’nın unutulan çocuklarıdır..”

Bu söze katılır mısınız bilmiyorum. böyle sözleri eskiden pek anlamlı bulmazdım. ama artık anlamlı geliyor. Elbette olumlu pozitif bir bakış açısıyla çalışarak hayatta pek çok şeyi değiştirmek mümkün. Ama hayatta insanın değiştiremeyeceği o kadar çok şey var ki? bir aile içine doğuyorsun. bir şehirde doğuyorsun. içine doğduğun aile, şehir, ülke, kaderini yaşamını oldukça etkiliyor. mutlu bir yaşam veya mutsuz bir yaşam..

İçine doğduğun aileni, memleketini, toplumun kültürünü/kültürsüzlüğünü değiştiremezsin.

Hayata ya şanslı doğuyoruz ya da şanssız mı?

Aile, neden bazı insanlar için hayatın kötülüklerine karşı sığınılan bir liman, sevgi ve mutluluk içinde yaşanan bir cennet iken, diğer bazı insanlar için kötülük ve tacizlere maruz kalınan bir mutsuzluk cehennemi oluyor?

Bir insan başka bir insana neden kötülük yapar?

Bir insan kendisine hiçbir zararı dokunmayan başka bir insana neden işkence eder? Neden taciz eder? Neden tecavüz eder? Bu başka insan bazen en yakını, bu bazan çocuğu, eşi olduğu halde neden kötülük yapar?

İyilik, kötülük, cesaret, arkadaşlık, aile, ötekileştirme, ırkçılık v.s üzerine insanı derin düşüncelere yönelten harika bir roman. Çok etkileyiciydi. Aynı zamanda Acıklı, hüzünlü, heyecanlı ve gerilimliydi.

Hikayeyi Charlie’nin ağzından dinliyoruz.

Charlie- 14-15 yaşında delikanlı

Jasper Jones.. 15-16 yaşlarında. 2 yaşındayken annesi trafik kazasında ölüyor.

Babası alkolik ve sorumsuz

Jack Lionel..  yalnız yaşayan bir yaşlı adam.

Eliza Wishart charlienin sevgilisi

Laura Wishart- jasperin sevgilisi

Jeffrey. Vietnamlı çocuk. kriket oynuyor. charlienin arkadaşı


Altı çizilenler:

Cesaret, korkunun yokluğu değil, korkuya direnmek, ona galip gelmektir./ sf:109

Kendi başımızayız. Bu da insana kendini ya yalnız ya da güçlü hissettirir. Doğduğunda ya şanslısındır ya da değilsindir. Bu bir piyangodur. Ya işin zordur ya da her şey çok kolaydır. Ama sonrasında her şey sana bağlıdır. /sf:228

3 Eylül 2013 Salı

Gördüğüne Asla İnanma Mario Mazzanti



Mario Mazzanti den okuduğum ikinci kitap..

yine muhteşem bir gerilim.

Polisiye gerilim heyecanı içinde insanın vahşi doğası, bilinçaltı, rüyalar, psikiyatristlerin rüya yorumları, insan psikolojisi, suç ve suç bilimi, kariyer ve güç elde etme uğruna canavarlaşan acımasız bir katil, v.s üzerine yaşama bir ayna tutuyor.

Rüyalara pek değer vermezdim. İnsanları kandıran şarlatanların yaptıkları rüya yorumları, v.s nedeniyle ilgilenmezdim. Bu kitap rüyalara bakışımı değiştirdi. Bilimin ışığında yorumlanınca anlamlı şeyler çıkıyor.

Polisiye gerilimin heyecanı ve zevkini tattırırken öte yandan da insan doğasına ayna tutuyor.

Kitabı elinizden bırakamıyorsunuz.

Sevdim bu yazarı. Sevdiğim yazarlar arasına girmeye hak kazandı.

Denise.. arzulu şehvetli bir kadın. İki erkeği birden idare ediyor.

Trevis..üniversitede psikoloji enstitüsünde profesör. Babası gibi sevdiği hocası Profesör Meriurgo yu da öldüren bir seri katilin peşinde..
Bu katili ortaya çıkarmak için hayatını tehlikeye atma pahasına bile vazgeçmiyor

Altı çizilenler ;

Gestalt yada form psikolojisi; bir bütünün, toplamın yada şeklin algısı, onu oluşturan parçaların bütününden farklıdır. Ya da esprili bir meslektaşınızın söylediği gibi: Bazen gördüklerine güvenmemek lazım. /sf:57