Yıllar yıllar önce set olarak
almıştım. Nobel ödüllü yazarların kitaplarından seçmeler diye. Çok uzun süredir
kitaplıkta okunmadan duran kitaplardan biriydi.
Herman Hesse yi ilk defa okudum.
Hoşuma gitti. İnsana bir hoşluk veriyor öyküler.
Bazen insana ait duygular bahçesinde, bazen de doğa bahçelerinde gezdiriyor
okuru.
1877-1962 yılları arasında
yaşamış Alman yazar. 1946 Nobel Edebiyat Ödülü almış. Yazarlığının ilk dönemlerinde
yazdığı öykülerden oluşuyor kitap. öykülerde, kasabada geçen çocukluk yılları,
çocukların ruh halleri, duyguları, düşünceleri, gençlik maceraları, ilk aşk
heyecanları, v.s anlatılıyor. Bütün
bunlar anlatılırken doğanın güzellikleri unutulmuyor.
Öykü karakterleri en mutsuz en
keyifsiz oldukları zamanlarda bile doğanın muhteşem güzelliklerini
görebiliyorlar hissedebiliyorlar. Bir yandan mutsuzluğunu anlatırken öte yandan
gördüğü doğanın güzelliklerini aktarıyor. Ormanlar dağlar dereler.. Ne kadar da
doğadan kopuk, uzak yaşadığımızı düşünüyorum. Çok yazık.
..........................................................................................................
..........................................................................................................
Altı Çizilenler ;
Tek başıma ilerlerken aklıma
geldi, bugüne kadar gerçekte bütün yolları böyle yalnız yürümüştüm; gezintilere
tek başıma çıktığım gibi, yaşamımın bütün adımlarını tek başıma atmıştım.
Dostlar, akrabalar, iyi konuşup görüştüğüm tanıdıklar, sevgililer hep benimle
beraber olmuş, ama asla beni bütünüyle sarıp sarmalayamamış, hiçbir zaman
içimdeki boşluğu dolduramamışlar, izlediğim yollardan ayırarak başka yollara
çekip alamamışlardı.
.. az önce Oskar ayrılmıştı
benden ve biliyordum ki, şimdi eve gidiyordu, geniş ve rahattı, şen bir ıslık
oturtmuştu dudaklarına, hiçbir önseziyle ruhu kasvete boğulmamıştı. Yolda
hizmetçilere ve fabrika işçilerine rastlayıp da, onların bilmecemsi, belki o toz
kondurulamayacak, belki yüz kızartıcı yaşamlarını gördü mü, buna ne bir gizem,
ne olağanüstü bir sır, ne bir tehlike, ne de vahşi ve sürükleyici bir şey
gözüyle bakıyor, suyla karşılaşmış ördek gibi bunu enikonu doğal ve tanıdık
buluyordu. Evet, böyleydi durum. Oysa ben hep dışarıdaydım, hep kıyıda kenarda
kalacaktım; tek başıma, güven duygusundan uzak, içi sezgilerle dolu ve bir
kesinlikten yoksun yaşayıp gidecektim hep.”