1930 lu yılların Amerika’sı. Bir kasaba da
gelişen olaylar, yaşanan ırkçılık üzerinden adalet, eşitlik, özgürlük üzerine düşündüren harika bir roman. Çok
beğendim. Çok etkilendim.
Tecavüz iftirasıyla suçlanan siyahi bir adam. Ve
bu adamın avukatlığını üstlenen bir avukat. Irkçılığın çok güçlü olduğu o
yıllarda kasaba halkı, beyaz bir adamın böyle bir adamı savunmasını kınarlar,
küçümserler. Avukatı ve ailesini dışlamaya maruz bırakırlar.
Kitabın konusunu öğrenince alınacak kitaplar
listesine not almıştım yıllar önce. Hem kendim için, hem Hukuk fakültesinde
okuyan kızımın okuması için. İyi ki almışım, iyi ki okumuşum.
ABD de 1960 yılında yayınlanmış. Türkçe de ilk
baskı tarihi 2014 görünüyor. Bu kadar güzel bir kitabın çevrilmesi oldukça
gecikmiş. Daha eski bir baskısı var mı bilmiyorum.
Scout : 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu
Abisi Jem : 10-11 yaşlarında
Babaları Atticus Finch – avukat
Ev işlerinde yardımcıları Calpurnia – kadın-siyahi
Dill – Scout’ un erkek arkadaşı
Yargıç Taylor
Arka kapakta, kitap, çok güzel anlatılmış ;
1960 yılında yayımlandığından bu yana bütün
edebiyatseverlerin gönlünde özel bir yer edinen, Pulitzer ödüllü Bülbülü
Öldürmek, Amerika'nın güneyinde yaşanan ırkçılığı ve eşitsizliği bir çocuk
kahramanın, Scout Finch'in gözünden anlatıyor.
Harper Lee, kullandığı yalın ama çarpıcı dil aracılığıyla adalet, özgürlük, eşitlik ve ayrımcılık gibi hâlâ güncel temaları, Scout'ın büyüyüş öyküsüyle birlikte dokuyarak, iyilik ve kötülüğü hem bireysel hem de toplumsal düzeyde mercek altına alıyor. Bir "zenci"nin haksız yere suçlanması üzerinden gelişen olaylar; önyargılar, riyakârlık, sınıf ve ırk çatışmalarıyla beslenen küçük Amerikan kasabasının sınırlarını aşıp, insanlar arası ilişkide adaletin ve dürüstlüğün önemini anlatan evrensel bir hikâyeye dönüşüyor. Etkileyici gerçekliği ile ürperten, "insani" vurgusuyla sarıp sarmalayan, çağdaş dünya edebiyatının en önemli örneklerinden biri olan bu klasik roman, Ülker İnce çevirisiyle tekrar Türkçede.
"İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır."
Harper Lee, kullandığı yalın ama çarpıcı dil aracılığıyla adalet, özgürlük, eşitlik ve ayrımcılık gibi hâlâ güncel temaları, Scout'ın büyüyüş öyküsüyle birlikte dokuyarak, iyilik ve kötülüğü hem bireysel hem de toplumsal düzeyde mercek altına alıyor. Bir "zenci"nin haksız yere suçlanması üzerinden gelişen olaylar; önyargılar, riyakârlık, sınıf ve ırk çatışmalarıyla beslenen küçük Amerikan kasabasının sınırlarını aşıp, insanlar arası ilişkide adaletin ve dürüstlüğün önemini anlatan evrensel bir hikâyeye dönüşüyor. Etkileyici gerçekliği ile ürperten, "insani" vurgusuyla sarıp sarmalayan, çağdaş dünya edebiyatının en önemli örneklerinden biri olan bu klasik roman, Ülker İnce çevirisiyle tekrar Türkçede.
"İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır."
Altı Çizilenler :
Atticus ayağa kalktı. .. dönüp yanıma geldi.
“Her şeyden önce basit bir sır öğrenirsen her türlü insanla
anlaşman kolaylaşır, Sccout. Bir insanı anlayabilmek için , o insanın baktığı
açıdan bakmayı becerebilmelisin…” / sf:40
(Bayan Maudie) – “Ayak yıkamaya inananlar zevk veren her
şeyi günah sayarlar. Biliyor musun birkaç tanesi buradan geçerken bana
çiçeklerimin ve benim cehenneme gideceğimizi söyledi.. Onlara göre ben
Tanrı’nın dünyasında dışarıda çok fazla zaman geçiriyormuşum, evin içinde İncil
okumaya az zaman ayırıyormuşum.”
(Scout) – Bayan Maudie yi çeşitli Protestan cehennemlerinde
sonsuza kadar cayır cayır yanarken düşünmek İncil’e inancımı zayıflattı. /sf :
58-59
“Bülbüller bizi eğlendirmek için şarkı söylemek dışında bir
şey yapmaz. İnsanların bahçelerindeki bitkileri yemezler, mısır ambarlarına
yuvalanmazlar, tek yaptıkları iş bize içlerini dökmektir. İşte bu yüzden
bülbülleri öldürmek günahtır.” Sf:117