Okudum bitti. Hüzünlendim duygulandım.
90 lı yıllar.. pek çok siyasi cinayetlerin işlendiği yıllar.
10 şubat 1999 magazin gazetecileri derneği nin ödül
töreninde Ahmet Kaya yaptığı konuşmada “Kürtçe bir şarkı yapacağım” deyince çatallar
bıçaklar fırlatılıyor, Onuncu yıl marşı eşliğinde "dışarı dışarı" tezahüratları
yapılıyor.
Ondan sonra bu ülkede yaşayamaz hale getirildi Ahmet Kaya. Bir insanı
diri diri yaktılar adeta. Ana akım medya yayınları, bu yakma işinde ateşe odun
taşıyan gönüllülerden oldu.
Gazete manşetleri , haber başlıkları ;
“ayıp ettin gözüm”, “vay
şerefsiz”, “yuh”, “Bölücü yavşak
duruşmada terledi”
Bu acıya üzüntüye çok
dayanamadı Ahmet Kaya. 2 yıl geçmeden 16 kasım 2000 de paris te öldü. 1957
doğumlu olduğuna göre daha 43 yaşındaydı öldüğünde.
Bu ülkedeki Kürt nefreti, Kürtçe nefreti bir türlü bitmiyor yok olmuyor ne yazık ki.
Bu ülkedeki Kürt nefreti, Kürtçe nefreti bir türlü bitmiyor yok olmuyor ne yazık ki.
43 yaşımı geçeli yıllar oldu. Kısacık yaşamında ne çok hüzün
keder yaşadı sevgili Ahmet.
Bütün yaşamım boyunca
en çok dinlediğim birkaç sanatçıdan biridir sevgili Ahmet Kaya. İlk gençlik
yıllarımda ne çok Ahmet Kaya dinlerdik. Bazen sabahlara kadar bıkmadan
usanmadan aynı kasedi dinlerdik kardeşimle beraber. Gençliğimin baharına denk
gelen ve bütün ülkeyi saran Ahmet Kaya
rüzgarı. Her yeni çıkan kasedi büyük olaydı, heyecandı, mutluluktu.
Altı çizilenler ;
Yılmaz Güney de Ahmet Kaya da iki metre kare yer
bulamadı bu ülkede.
Şayet bir gün olur da Paris’e yolun düşerse, elbette
tadını çıkart o muazzam kentin. Eiffel’e çık, Şanzelize de dolan, Concort Meydanı’nda
fotoğraf çekin, Louvre Müzesi’ni muhakkak gör.
Ama daha önemlisi dilinde bir Ahmet Kaya şarkısıyla
Pere Lachaise’ye git. (sf:39)
İnsanlar çok rahat ‘ben Laz’ım, Çerkez’im, Rum’um
diyor. Ama biz Kürt’üz diyemiyoruz. Eğer bizi bunun için yargılayacaklarsa
yargılasınlar. (sf:103)
Kırk iki yaşıma kadar bu ülkede Türkçe düşünmüş,
Türkçe şarkılar yapmış ve Türkçe söylemiş birisiyim. Kendisini hiçbir yere ait
görmeyecek kadar dünyalı, duygularını hiçbir biçimde daraltmayacak kadar
evrensel yaşayan bir müzik adamıyım. Dünyanın bütün dillerini
dinlerini-uluslarını ve onların kültürlerini, inançlarını ve şarkılarını
sevecek ve höşgörüyle bakacak kadar büyük bir yüreğin sahibiyim. (sf:132)