28 Temmuz 2013 Pazar

Kardeşimin Hikayesi –Zülfü LİVANELİ


Müthiş bir hikaye. İnsan ruhuna dokunan sarsıcı bir hikaye.

Çok akıcı ve sade bir dille yazılan müthiş sürükleyici bir hikaye.

Sevgili Zülfü Livaneli nin yüreğine sağlık.

Bazen düşündüren bazen hüzünlendiren bazen duygulandıran acıklı bir hikaye.

Gözyaşlarımı tutmakta çok zorlandım. Hele bir yerlerden geçmişinize dokunuyorsa kendinizi tutmakta çok zorlanırsınız.

Aşkın karanlık yüzü.. insanı acılara boğan, bazen delirten çıldırtan, bazen mahveden bazen her türlü kötülüklere yönlendiren yüzü üzerine insanı derin düşüncelere yönlendiren duygulandıran bir hikaye.

Karasevdanın bir insana verdiği acıların hikayesi.. hayattan kopuyorsun. Ruhun ölüyor sadece bedenin yaşıyor. Diğer insanlara göre de deli olarak nitelendiriliyorsun.

Hikayesi anlatılan Ahmet, aşkın kötü, zararlı bir şey olduğuna inanıyor. Pek çok cinayetlerin aşk yüzünden işlendiğini söylüyor. Acılardan kurtulmak için duygularını yok etme yoluna gidiyor. İnsanlara el sıkma da dahil hiçbir şekilde dokunmuyor, kimsenin de ona dokunmasına izin vermiyor. “Sevgili” adını verdiği bir masaj aleti tasarlayıp üretmiş kendisi için.

İçine girince sarıp sarmalıyor kucaklıyor.
Roman karakterleri ;
Arzu Kahraman
Mehmet Arslan
Ahmet Arslan
Hatice hanım
Muharrem
Olga Pavlovna
Ludmilla
Kerberos
Gazeteci kız

Altı çizilenler ;

İnsanın en kötü yalanı, kendine karşı olanıdır. /sf:22

Geçmişi unut
Koy bir kenara
Yeni bir sayfa aç
Kurtar benliğini dünden
Bugünün çocuğu ol
Bütün bilgeliği ve gülümseyişiyle gençliğin
Şu anı hiç terk etme ne olur
Sozsuza uzanan şu günü, terk etme / Mevlana /sf:186

Her insan ömrü boyunca iki bin üç bin hayvan yer.
- Niye bizim gibi kimseye zararı olmayan sadece otla beslenen hayvanları yiyorsunuz da et yiyenlere dokunmuyorsunuz? Aranızda bir anlaşma mı var? Avcı avcıya ilişmiyor mu? Kurt, çakal, köpek, kaplan, kedi niçin sofranıza gelmiyor? /sf:228

Her insan bedeninin çürüyeceğini bilir ve bundan korkar. Ama çoğu insanın ruhu gövdesinden önce çürür; nedense bundan kimse korkmaz./ sf: 236

İnsanların çoğunun aptal olduğu doğrudur, özellikle zenginler. Zenginlik insana ait bir özellik değil. Para insanın doğal bir parçası değil; kaybolabilir, çalınabilir, soyut bir kavram, bir takım sıfırlar.. zaten hayatta anlamlı olan değerler parayla sahip olunamayanlar. Çalışacak insan, eşya alabilirsin; ama bunlar bilginin, dostluğun, paylaşma duygusunun yerini tutamaz. Oysa zengin aptallar paranın çok önemli olduğunu sanıyorlar. /sf:249

peki sizin ayrıcalığınız ne?
-çok basit. Okumak, sadece okumak. Okuyan insan, dünyanın aklına yaslar sırtını. O zenginlerin arkadaşları birkaç finansçı, üç beş holding yöneticisi. Üstelik içtenlikten her zaman şüphe duyulan ilişkiler içindeler. Oysa benim dostlarım dünyanın gelmiş geçmiş en akıllı ve en yaratıcı insanları: Aristoteles, Platon, İbn Rüşd, Faulkner, Homeros, Nietzche, İbn Haldun.. bunları hangi maddiyatla bir tutabilirsin? /sf:250

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Pink Floyd'un kurucusu Roger Waters İstanbul'da, davetiye kazanma şansı Hürriyet Dünyası'nda!


Sizlere harika bir haberim var!

Şimdiye kadar yapılmış en büyük sahne gösterisi ile İstanbul’da 4 Ağustos akşamı hayranlarıyla buluşmaya hazırlanan ‘The Wall’ dev prodüksiyonu, izleyenlere unutamayacakları saatler yaşatacak görsel şovları ve tabii ki efsanevi müzisyen Roger Waters’ın adeta marş haline gelmiş parçaları ile İTÜ Stadyumu’nda olacak.

Pink Floyd’un kurucusu Roger Waters’ın albümleri ile aynı adı taşıyan ve konserde tüm ‘The Wall’ albümünün muazzam bir şölen ile gerçekleştireceği konser için şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş büyüklükte bir sahne ve Berlin duvarını temsil eden 110 metrelik bir duvar kurulacak. Roger Waters turneye adını veren o meşhur duvarı İstanbul’da 199. kez yıkacak. Daha önce benzeri görülmemiş özel efektlerle donatılmış duvarın gölgesinde ise  ‘’Another Brick in The Wall’ parçasını sürpriz bir ekip Roger Waters ile seslendirecek.

Şarkıları kadar görsel şovları, ışık sistemi ve seyircisini adeta şaşkına çevirecek daha bir çok sürprizi içinde barındıran konser için 140 tonluk prodüksiyon malzemesi İstanbul’a 75 tırla gelecek.

Şimdiden görmek için sabırsızlandığım bu eşsiz organizasyona katılmak için tek yapmanız gereken 30 Temmuz’a kadar www.hurriyetdunyasi.com adresine üye olmak/giriş yapmak. Başvuran her 100. kişiye olmak üzere, toplamda 5 kişiye çift kişilik davetiye hediye ediliyor.

Siz de benim gibi “Böyle konser bir daha gelmez” diyorsanız elinizi çabuk tutun ve hemen Hürriyet Dünyası’na tıklayın.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Son Oyun Ahmet ALTAN

Harika bir roman. İnsanı sarsan, düşündüren, bazan heyecanlandıran müthiş bir roman. Sevgili Ahmet Altan’ın yüreğine sağlık. 
Kitabı bitireli epey oldu ama ülkede yaşananların verdiği can sıkıntısı ile hiç bir şey yazmak istemedim.  
İnsan insan ilişkileri, Kadın erkek ilişkileri, İnsanın maskelerden arınmış çıplak doğası, Toplumun ikiyüzlülüğü, İnsanın  Tanrı olan ilişkisi veya Tanrıyla hesaplaşma, aşk, şehvet, şefkat üzerine insanı düşüncelere daldıran bir roman..
Cennet gibi doğası olan bir kasabada veya bir ülkede mutluluk ve huzur içerisinde  yaşayabilecekken insanların aptallıkları yüzünden yaşamı nasıl cehenneme dönüştürdüklerinin hikayesi.
Bir kasaba özelinde anlatılanlar bu ülkede yaşananlara ne kadar da çok benziyor.
İnsanlar doğanın güzelliklerini, yaşamın güzelliklerini hissetmiyorlar ve daha kötüsü bunun da farkında değiller. Mutsuz gergin stresli bir hayat yaşıyorlar. Çünkü Kasabada (ülke de diyebiliriz) sürekli iktidar savaşları var. Belediye başkanı seçilen sadece belediye başkanlığını değil, canının her istediğini yapacak mutlak bir iktidar alanı kazandığını düşünüyor. Rakiplerinin, kendisine destek vermeyenlerin hayatını cehenneme çeviriyor.
Ve böylece bitmeyen kavgalar cinayetler kirli savaşlar süre gitmekte. İnsanlar da bir şekilde bu kavgaların tarafı olmakta ve yaşamlarını bu şekilde sürdürüp gitmekteler..

Altı Çizilenler :
Çaresizlik binlerce elin bir insanın yüzünü bir taş duvara sıkı sıkıya bastırmasıdır, nefes alamazsın, kurtulamazsın,kaçamazsın, kımıldyamazsın. /sf:19
Bazen de halime acıyordum, sonsuz bir yenilgiyi kabul etmekle, dağınık ordularını toparlayıp “bütün dünyaya göstereceğim” diyen bir komutan gibi son bir maceraya girişmek arasında gidip geliyordum, bazen muhtemel bir zaferin hayaliyle aniden neşeleniyor, bazen kesin bir yenilginin hüznüyle kederleniyordum.
Birisine muhtaçtım aslında ama bunun anlaşılmasından korkuyordum. /sf:22
Bir erkeğin hayatında unutulmaz anlar vardır, bir kadınla arasında hiçbir olayın, hiçbir sözün değmeyeceği, bozamayacağı, gölgeleyemeyeceği, doğal ve kadın teninin bütün ısısını taşıyan bir yakınlığın oluştuğu anlardır onlar. /sf :34
Erkeklerle dostluk etmekte zorlanırım ama kadınlarla çabuk dost olurum. Bir kadınla konuşmak, içi bin bir çeşit süs eşyasıyla dolu bir dükkana girmek gibi gelir bana, o kadar değişik konuları, dedikoduları, gizli küçük kıskançlıkları, kendileriyle ilgili dertleri vardır ki almayacağın ama dokunmaktan, kaldırıp bakmaktan sıkılmayacağın küçük süs eşyalarıyla oynamaya benzer onlarla konuşmak. Zorla kendini anlatıp onları sıkmazsan saatlerce seni oyalayacak konularda konuşurlar. /sf:84
Kasabanın düzeni böyleydi, anlamsız ve haksızdı ama herkes bu düzenin içinde kendine bir yer bulmuş, yerleşmiş ve alışmıştı. Bunun bozulmasını istemezlerdi. Bu düzen onları tehdit etse, ezse, korkuyla yaşatsa da onların alıştığı düzendi, yeni bir düzende ne yapacaklarını bilemezlerdi./ sf:89
Zenginlik, işte bu dünyada olmak, doğmak, Tanrı’nın sana lütfettiği iş her ne ise onu yapmak, payına razı olmak, zenginlik bu, bundan başka zenginlik yok. Hepimiz aynı bütünün parçasıyız, bir insanı öldürdüğünde kendi parçanı öldürüyorsun, hangi zenginlik insanoğlunun kendi parçasını yok etmeye değer? …/sf:118
Bazı insanlar vardır, gerçekten iyidirler, kaynak suyu gibi berraktırlar, onları görünce sevinirsiniz. /sf:120
Yalnızlığı özlerim. Özlemekten de öte, yalnızlığa ihtiyaç duyarım. Yalnızlığa neden bu kadar muhtacım hiçbir zaman anlayamadım. Bir şey yapmak için istemiyorum yalnızlığı ama yalnızlık bana her şeyi yapabileceğimi düşünme özgürlüğü veriyor. /sf: 150
Benim isteklerimi engelleyecek ya da sorgulayacak başka bir insanın, başka bir iradenin, başka bir isteğin varlığı hep beni tedirgin eder./sf:151
Ben yalnız kalabilmek için bir çok isteğimden vazgeçtim. Bir çok mutluluktan hata aşktan vazgeçtim. /sf:151
Aşkın böyle bir şey olduğunu düşündüm, uyuyan bir kadını böyle arzuyla ve şefkatle seyretmek… bir insanın bir başkasını kendi ruhuna, kendi içine, kendi varlığına katabilecek kadar kendinden sıyrılıp başka birine doğru aktığı, kendinden vazgeçtiğini anladığı anlarda kutsal bir şey vardır, kainata ait, yaratmaya ve yaratılmaya ait bir şey. /sf:249
Hangi savaş sağlam bir nedenden çıkmıştır ki, kim savaşın sonunu garantiye alıp da savaşa girmiş ki.. savaşlar zaten ya varsa, ya olursa diye başlar. ….
Öleceklere aldıran savaşı kaybeder.. /sf:266
İnsanların kendilerinden korkmasını istiyorlardı. Varlıkları, yarattıkları bu korkuya dayanıyordu çünkü. /sf:269
Bir insanı yalnızlığımdan daha fazla seveceğime, yalnızlığımın bana verdiği güveni bir insanın yanında da duyacağıma, yalnızlığın o özgür ferahlığını bana unutturacak bir hayata sahip olacağıma kendimi ikna etmek zaman alacaktı. Bir kadını istiyordum, onunla olmak, zamanımı onun yanında geçirmek istiyordum ama yalnızlık da bir başka kadın gibiydi, aynı güçte sevdiğim bir başka kadın. İkilem dedikleri herhalde böyle bir şeydi. Birlikte var olamayacak iki ayrı şeyi sevmek, iki ayrı şeyi istemek. /sf: 349
Bazı insanların hayatlarımızda ne kadar önemli olduklarını bilmiyoruz, onlar da bilmiyorlar, sonra kayboluyorlar ve arkalarında bıraktıkları sarsıntıdan anlıyoruz onların hayatlarımızdaki yerlerini. /sf:381