27 Haziran 2018 Çarşamba

DÜNYA AĞRISI - AYFER TUNÇ


Yazarla tanışma romanım. Ayfer TUNÇ u şimdiye kadar okumadığıma üzüldüm. çok güzeldi. Çok etkilendim. Zaman zaman çok hüzünlendim.
Yalnızlık … Yabancılaşma..  Tutunamamak…
Bir tutunamayan adam hikayesi “dünya ağrısı”. 
“dünya ağrısı” – ne kadar güzel bir ifade. Çok sevimli geldi.
Mürşit' te bazen kendimi gördüm. Bazen genç oğlunu kaybeden kardeşimi, bazen eskilerden çok sevdiğim bir arkadaşımı gördüm. 
Böyle bir toplumda “normal” bir insan olmak çok zor. Hassas ruhlar için çok daha zor. 
Kötülüklerin, ikiyüzlülüklerin, sahtekarlıkların, kurnazlıkların çok “normal” algılandığı bir topluma uyum sağlamak, onlar gibi “normal” olmak çok zor geliyor bazı insanlara. Mürşit te bunlardan biri.
Umarsız insanlar keyifle yaşarlarken, Hassas ruhlar, dünya ağrısı çekerler.

Kendisi ile hiç yakınlığı olmayan insanlara bile adaletsizlik, haksızlık, eşitsizlik yapılması, sömürülmesi, temel insan haklarından mahrum bırakılması hassas ruhlarda “dünya ağrısı” oluştururken, umarsız insanların hiç umurunda olmaz. Böyle şeyleri görmezler, haberleri bile olmaz. Böyle haberleri veren kaynakları izlemiyorlardır çünkü. Bunların yerine oturup saatlerce survivor izlerler. İçinde yaşadığı çoğunluk ta zaten aynı programları izliyor. Dünya ağrısından uzak, çoğunluğun bir parçası olmanın keyfi içinde yaşıyorlar..  











12 Haziran 2018 Salı

İSKENDER - ELİF ŞAFAK


Elimden bırakamadım. Bulduğum her fırsatta kitabı elime aldım. 
Çok etkileyici, sahici, gerçekçi bir hikaye. Ellerine yüreğine sağlık Elif Şafak..
Fırat Nehri kenarında, Urfa civarlarında  bir Kürt köyü , İstanbul , Londra..
Bir ailenin tarihi. 70 li yıllarda İngiltereye göç etmiş bir Kürt-Türk ailesinin göç hikayesi. Pek çok defa gözyaşlarımı tutmakta çok zorlandım.
Göç, çok kimliklilik, kimliksizlik..
Aile, aidiyet duygusu, kimlik sorunları, ırkçılık…
İçine doğduğumuz aile, coğrafya..
Gurbet acısı, gidenler, kalanlar…
Ataerkillik …
kaybolmuşluk duygusu içindeki genç kuşak göçmenler,  fırsattan istifade bu çocukları ağlarına almaya çalışan radikal dini örgütler….
İntihar süsü verilmiş töre  cinayetleri..
Ailelerimize, insanlarımıza, farklı kültürden insanlara, yaralarımıza, geleneklerimize, gerçekliklerimize ayna tutuyor.
Bese (Cemile Yeter)   -  İkizi - Bext (Pembe Kader)
Berzo     -  Naze
Esma – İskender – Yunus
Elias..

Altı Çizilenler ;

-          “En çok neye deli oluyorum biliyor musun?  Bu ırkçıların tutup ırkçı olmadıklarını iddia etmelerine. Biz realistiz diyorlar. Yalana bak!”
-          Bütün ırkçılar yalancı olmak durumunda zaten? Başka nasıl inanır ki insan herkesten üstün olduğuna? / sf: 278

Elias- hiçbir toprak parçasına bağlılık duymadığı için her yerde yaşayabilirdi o. Belki de farkında olmadan bir hava bitkisine dönüşmüştü. Kökleri olmadığından değil, ama topraktan ziyade havaya bağlı olduğundan. /sf : 380

Zişan diyor ki, “Her zaman kendi içine bakmak en emin yol. Başkalarıyla uğraşmayı bırak. Her gazap, her kahır ağır bir çanta. Niye taşıyasın ki? at onları. Sıcak hava balonu gibi hayat. Yukarı mı gitmek istersin, aşağı mı ? hiddeti, intikamı, rekabeti bırak. Torbalardan kurtul.” / sf: 402

Pembe – boşanma davası açacaktı. Bunu ne Elias ne başka bir erkek uğruna yapacaktı. Bir kez geliyordu insan dünyaya. Ve muhabbetsiz bir yuva istemiyordu artık, dolu dolu yaşamak istiyordu, dürüst ve dobra. Adem belki üzülecekti bu karara ama şaşırmayacaktı. Hatta bu zorlu adımı  atan kendisi değil Pembe olduğu için rahatlayacaktı. İçtenlikle anlatırsa oğlunun da kendisini anlayacağına inanıyordu. /sf: 410