Romanda da bu acıyı hissediyorsunuz..
Ülkelerinden uzakta yaşamaya mecbur bırakılmış siyasi mültecilerin, pek çok yönden soğuk buz gibi bir şehir olan Stockholm de kesişen yaşamları..
Sevdiklerinden ailelerinden dostlarından yurtlarından ayrı, uzak yaşamaya mahkum edilen mültecilerin yürek burkan acı ve hüzün dolu yaşamları..
Bir yabancı memlekette sürekli sığıntı bir misafir gibi yaşamak..
Bu romanda ilginç bir tarz kullanmış Livaneli..
Bir, Yazarın gözünden okuyoruz karakterleri olayları. Hemen ardından aynı olayları bir de romanın ana karakteri olan Saminin gözünden okuyoruz. Olayları birde kendi penceresinden anlatıyor.. bazan yazarı eleştiriyor..
Latin ateşi Şilili Clara da aklımda kaldı .. :))
Sevgili Yaşar Kemal, romanı çok güzel değerlendirmiş ;
"Gerçek bir şaheser! Teknik ve psikolojik olarak mükemmel! Öldürmek mi bağışlamak mı ikilemini en iyi veren roman."
Altı çizilenler
Çocukluğunda yalnız kalan insanlar genellikle bir sanat başarısıyla kendilerini göstermek isterler. Bu yüzden bütün sanatçıların çocukluk dönemlerinde kendilerini arkadaşlarından ayıran bir ameliyat, bir hastalık ya da sakatlık geçirdiklerine ve bu nedenle biraz uçuk olduklarına inanırım./sf:28
İnsanları konuşarak tanıyamazsınız. Konuşmak, canlı yaratıklar arasındaki en etkisiz iletişim aracı. Dil, yalan söylüyor, olanları çarpıtıyor, insanlığın hiç bıkıp usanmadığı klişeleri tekrarlıyor. Bu yüzden insanları dinlemek, onları anlamak için yeterli değil../sf:28
Ben ömrüm boyunca bir köpek olarak yaşamıştım ama artık kesin kararım, bir kediye dönüşmekti. Kedi olacaktım.
…. Bütün bunlar bir köpek gibi bağlanmam, sevgi ve merhamet dilenmem yüzünden başıma gelmişti. İnsan denilen yaratıklara ilişkin düşüncelerimin yanlışlığı yüzünden. Dünyayı aydınlık ve sıcak, merhametli bir yer gibi düşünmem yüzünden. Bütün köpekler saftır zaten.
Oysa şimdi bir kediyim ben: uzak, denetimli, soğukkanlı ve güçlü bir kedi. /sf:30,31
Hiçbir zaman, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, bağlanmayan, sevmeyen, sevilmeyen muhteşem yaratık. Niye bazı kültürlerde kediye tanrı olarak tapıldığını anlamaya başlamıştım./sf:48
Bir zamanlar insanların niye ot yiyen canlıları yediklerine takmıştım kafamı. İstisnalar bir yana bırakılırsa canlılar dünyasının etoburları, birbirlerini değil, otla beslenen hayvanları yiyorlardı. Ormanda et yiyenler birbirlerine saldırmıyorlardı. Yem olma kaderi sadece ceylanlara, keçilere, koyunlara, tavşanlara, ineklere kısacası otla beslenenlere aitti. Onlar zararsızdı. Otla besleniyor, kimseye saldırmıyor ve dünyaya zarar vermiyorlardı. Bu yüzden kurban oluyorlardı işte. /sf:50
Bugün kitapçıda bu kitap geçti elime. Alsam mı almasam mı, bilemedim. Ama bu yorumdan sonra alınıp okunacaklar listeme ekledim :)
YanıtlaSilZira güzel bir hikayeye benziyor :)
@ Düş Kızı ! ben çok beğendim. ama şu an yine Livaneli nin Mutluluk u okuyorum. bu çok daha etkileyici. okumadınızsa Mutluluk u daha çok tavsiye ederim.
SilLivaneli'nin öyle sade, yalın, keyifli bir dili varki. tüm kitaplarınıokudum ben de.
YanıtlaSil@Buket! Livaneli,müzisyen yorumcu olarak hayranlıkla dinlediğim bir sanatçı. ama romancılığının da bu kadar iyi olduğunu ne yazıkki bilmiyordum..
Silbu arada bloguma hoşgeldiniz..