28 Nisan 2015 Salı

Buz Prenses - Camilla Lackberg - Çeviren: Elif Günay


Kitap Künyesi ;
Adı:Buz Prenses 
Yazarı:Camilla Lackberg
Yayınevi:Doğan Kitap
Çeviren : Elif Günay
Sayfa:399

Çok güzeldi. Yazarın yüreğine sağlık. Genç bir kadın yazar. Bu ilk romanı imiş. Oldukça başarılı. Ben çok beğendim. Etkilendim.  Kolay ve hızlı okunan, sade ve akıcı bir dille yazılmış.

Olaylar İskandinav ülkelerinden İsveç in küçük bir kasabası Fjallbacka ve çevresinde gelişiyor. 
Gerçek yaşamın içinden alınmış gibi insan hikayeleri.
Bir yandan heyecan dolu bir gerilim okurken öte yandan düşüncelere dalıyorsunuz. İnsanın içinde taşıdığı iyilik ve kötülük duyguları, evlilik, ayrılık, aile içi şiddet, taciz ve tecavüzler, toplumsal geleneklerin oluşturduğu kurallar, çoğunluğun ahlakı, elalem ne der, v.s  üzerine insanı düşündürüyor.

Hikayeyi daha çok Erica nın ağzından dinliyoruz.

Roman Kişileri ;
Ana karakter Erica Falc : 35 yaşlarında bekar, kadın, biyografi yazarı
Dedektif Patrik
Anna ile eşi Lucas
Karl-Erik Carlgren ile Birgit. Kızları; Alexandra Wijkner , Julia

Henrik Wijkner : Alex in kocası
Anders Nilsson annesi Vera
Nelly Lorentz oğulları; Nils ve Jan

Dan : Erica nın gençlik yılları sevgilisi
Eilert Berg ve eşi Svea

İlişkiler çoğunlukla çok sorunlu, mutsuzluk verici olabiliyor. İnsan ilişkilerinin büyük çoğunluğu sanki böyle gibi. Sadece çiftler arasında değil, kardeşler arası, ebeveyn-evlat ilişkilerinde de benzer sorunlar çok fazla yaşanıyor. Egemenlik kurma isteği, diğerinin özgürlüğüne saygı duymama, bencillik, diğerini köleleştirme isteği gibi insanın karanlık tarafına ait duygular baskın geliyor. Bunun doğal bir sonucu olarak tacizler, tecavüzler, aile içi şiddet, mutsuz ilişkiler gelişiyor.

İlişkilerde bazan biri diğerini köle haline getirebiliyor. Sadece kendi istekleri önemlidir. Ve bunlar gerçekleştirilir. Diğerinin isteklerinin hiçbir önemi yoktur.
Bazan da biri diğerinin kölesi olmaya razı oluyor çeşitli nedenlerle.
Sevgiye dayalı eşit, özgür bir ilişki yaratabilmek çok zor. Bunu başaran yeryüzünde herhalde çok az insan vardır. Toplumların yarattığı ve kul olduğu zihniyet iklimi bunun önünde en büyük engel. geçmişten gelen toplumsal gelenekler ve ahlak anlayışı, dinsel inançların en katı yorumlarının güçlü olduğu  yerlerde eşit özgür ilişkiler kurulması çok zor.

Bizim gibi doğu toplumlarında aşktan önce, sevgiden önce evlilik yüceltilir, kutsallaştırılır. Aşk sevgi var mı yok mu önemli değildir. Yeter ki evlilik aile olsun. Aslolan, asıl değer verilmesi gereken şeyin aşk - sevgi olması gerekirken.
Anna – Lucas ’ın ki gibi bir evlilik yapmaktansa bekar bir insan olarak hayatı yaşamak elbette çok daha iyi. Daha sağlıklı.
Aşk-sevgi, bireyin özgürlüğü, bireyin mutluluğu çok önemli değildir. Muhafazakar değerlerin hakim olduğu toplumlarda önemli olan sadece aile, evlilik kurumu.
-    Ben mutsuzum
-    Aman yuvanı dağıtma. Arada çocuklar var. Onlara yazık olur. = (aile çok kutsaldır. Bu kutsal şeyi yıkamazsın.)
-     Aramızda sevgi saygı aşk kalmadı. Bu yüzden ben ayrılmak/boşanmak istiyorum.
-    Ayrılamazsınız. Bu yuvayı dağıtamazsınız. Buna hakkınız yok. Kendi keyfiniz için çocukların hayatını dağıtamazsınız. Bencillik yapamazsınız. Çocuklar için katlanmalısınız. Zaten kaç tane evlilikte aşk-sevgi tutku var ki. = ( sizin özgürlüğünüz, mutluluğunuz  önemli değildir. Aranızda aşk sevgi olup olmaması önemli değildir. önemli olan ailenin yıkılmaması. Hem elalame de rezil oluruz. Milletin ağzına düşeriz.)
 ……………………………………………..
It was very nice. Author's a young woman writer. This first novel  was  very good. Quite successful. I liked it very much. I was impressed. Easy and fast read, simply and fluently written.
Events are developing in a small town, Fjällbacka and around, in Sweden. Look like taken  through the real life stories of people.

On the one hand you read an exciting thriller, on the other hand you dive deep thought.  the feelings of good and evil in man, marriage, separation, domestic violence, harassment and rape, social tradition of rules created by the moral majority, what is people say, etc.

Altı Çizilenler ;







9 Nisan 2015 Perşembe

İzler ve Gölgeler Nedim Gürsel

Sevgili Nedim Gürsel le dünyayı gezmek çok güzeldi.

Baudelaire’nin Brüksel’i, Caravaggio’nun Roma’sı, Kafka’nın Prag’ı, Puşkin, Dostoyevski ve Raskolnikov’un Sen Petersburg’u, Erasmus un Rotterdam ı, Gogol’ün Ukrayna’sı, İvo Andriç’in Bosna’sı, Borges’in Buenos Aires’i, Tennessee Williams’ın New Orleans’ı ve Pierre Loti’nin İstanbul’unu gezmek çok güzel geldi.

Yolculuk, gezi benim için zaten büyük bir keyif. Hele bunu bilge bir yazarla birlikte yapmak çok daha büyük bir keyif..
Kitabı bitirince bütün bu şehirleri sanki Nedim Gürsel ile birlikte gezmişim gibi geldi.
Galiba gezgin olmalıyım ben. Gezginlerle yapılan röportajlar, gezginlerin izlenimleri, gezi yazıları çok hoşuma gidiyor. Transa geçiyorum adeta. Ölmeden, iyice yaşlanmadan bu hayalimi gerçekleştirmeliyim. :)

Bizim kuşaktakilerin en sevdiği karakterlerden Raskolnikov un, sokaklarında gezdiği, bunalımlar yaşadığı  Sen Petersburgunu,
Yıllar önce bir can dostumun gezdirdiği New Orleans ı tekrar gezmek çok iyi geldi. Hüzünlü caz müziklerinin tınısı kalmış aklımda.

Geziden öğrendiklerim ;
Sen Petersburg , rus çarı Deli Petro nun kenti imiş.
1672-1725 yılları arasında yaşayan Rus Çarı 1.Petronun, yüzbinlerce savaş tutsağı ve köleleri çalıştırarak bataklık bölgede yoktan var ettiği bir şehirmiş. Kente kendi adını vermiş.
Ekim devriminden sonra devrimin lideri ve Sovyet devletinin kurucusu Lenin in adını almış. “Leningrad”
Komünüzmin çöküşünden sonra yapılan referandum sonucu yeniden “Sen Petersburg”  olmuş.
Puşkin’ in yaşadığı, düelloda öldürüldüğü şehirmiş.
Osmanlı Sultanı kendilerine tabi olmalarını isteyen bir mektup gönderiyor Kazaklara. Kazak lar çok komik buluyorlar bu öneriyi. Dalga geçerek bir şiirle karşılık veriyorlar. Sultanın tebasına girmeyi reddetmekle kalmamış, Babıaliye hakaret dolu bir mektup ta göndermişler.
New Orleans : caz ve blues şarkıların şehri
afrika kökenli siyahilerin daha çok atalarının yoksulluklarını, ezilmişliklerini dile getiren müzikler olarak doğmuş caz ve blues şarkılar.
Buones Aires - Arjantin : Tango nun şehri.
Arjantinde yoksul varoş mahallelerde, daha çok afrika kökenli siyahilerin duygularının dışa vurumu olarak doğmuş.
Çok şehvetli gelirdi bana. Hüzün dolu acıklı bir geçmişi de varmış.  
Tiran- Arnavutluk :
3 milyon civarında olan ülkenin nüfusundan daha fazlası başka ülkelerde yaşıyor.
Enver Hoca nın, Arnavut milliyetçisi yazar İsmail Kadere nin ülkesi. Osmanlı nın kendilerini geri bıraktıklarını düşünüyorlar. Bu yüzden Osmanlı-Türk düşmanlığı var.
Bosna Hersek- Saraybosna : Nobel ödüllü yazar, İvo Andriç in ülkesi.

Rotterdam-Hollanda : XV.yüzyılda yaşamış büyük hümanist Erasmus un şehri.

Altı Çizilenler ;