Hatırladığım kadarıyla Japon edebiyatından ilk defa okuyorum.
Kitap tam da Japonları
andırıyor. Japonlar denince akla gelen şeyleri kitapta da görüyorsunuz,
hissediyorsunuz. Huzur, dinginlik, doğa sevgisi, çalışkanlık, işini özene
bezene yapmak, v.s.
Bir genç kızın hikayesi
üzerinden Kiyoto şehrini dolaşıyor, Japon geleneklerini, Japon kültürünü,
festivallerini, bayram kutlamalarını izliyorsunuz.
Birbirine aşık 20’ li
yaşlardaki gençler bile birbirlerini çiçekleri izlemeye, ağaçların yapraklarını
izlemeye davet ediyorlar. Çiçekleri seyretme diye bir etkinlik. Ne kadar hoş. Ne
yazık ki bize tuhaf geliyor.
İnsanlar arası
ilişkilerde, çatışma yok, kavga gürültü yok, stres yok. Çocuk, genç, yetişkin
insanlar, doğanın sunduklarına büyük saygı içerisinde adeta huşu içerisinde
doğaya sevgi besliyorlar.
Kitabın yazarı Yasunari Kavabata, 1968 yılında Japonya’ya ilk Nobel
Edebiyat ödülünü kazandırmış ve 2. Dünya Savaşına katılmayı reddetmiştir. Ne
yazık ki 1972’de intihar etmiştir.
Karakterler ;
Çieko : genç kız, 20
yaşında
Misuki Şiniçi :
Sata Takiçiro :
Çieko’nun babası
Sige :
Otomo Sosuke : dokumacı
ustası
Hideo : Sosuke’nin
büyük oğlu, 30 yaş
Naeko : Çieko’nun ikiz
kız kardeşi
Kitaptan ;
Sayfa 12 : Kiraz ağaçları erguvan rengi çiçekleri ve
alabildiğince aşağıya sarkmış dallarıyla tapınak bahçesinin en güzel süsü
olarak, göze çarpmaktaydı. Ağaçlar sanki tapınağa kendi damgalarını basmış
gibiydiler. Eski imparatorluk şehrinin baharını bu kiraz çiçeklerinden daha iyi
ne ifade edebilirdi?
Sayfa 50-51 : Ağaçların güzelliğinin nedeni böylesine
temiz tutulan bu şehrin güzelliğinin de nedenidir. Karanlık, eski ve göze
çarpmayan evlerin sıralandığı Gion semtinin daracık sokakları bile çoğu zaman
pırıl pırıldır.
Künye ;
Yayınevi : CEM YAYINEVİ
Yayın Yılı : 2000
Kitabın orijinal basım tarihi : 1962
Dili : Türkçe
Sayfa Sayısı : 230
Çeviren : ESAT NERMİ