28 Kasım 2013 Perşembe

Lobna ve Ahmet Kaya





Sevgili Ayşe Arman’ın Lobna ile yaptığı röportajı okurken boğazım düğüm düğüm oldu.
Bu ilkellik cehenneminden niçin kurtulamıyoruz bir türlü..
İnsanların özgürlüklerine, inançlarına, kimliklerine, yaşam tarzlarına müdahele etmeyen bir devlete ne zaman kavuşacağız?
Topluma tek bir zihniyet, tek bir yaşam tarzı, tek bir ideoloji, tek bir din, tek bir mezhep dayatan yönetimlerden ne zaman kurtulacağız?
Yıllar geçiyor, devirler değişiyor, iktidarlar değişiyor. Ama bir şey, baskı hiç  değişmiyor. Sadece baskı görenler değişiyor.
Lobna’nın hayatını kararttılar. Daha gencecik bir çocuk olan Ali İsmail’i döve döve öldürdüler. M. Ali Alabora ya linç kampanyası düzenlediler.
Önceki devirlerde de  Kürt kimliğiyle varolmak isteyen Ahmet Kaya’ nın hayatını kararttılar.
Alevi kimliğiyle var olmak isteyenleri diri diri yaktılar, evlerini ateşe verdiler.
Ermeni kimliğiyle varolmak isteyen Hrant Dink’ i katlettiler.
Ana dilinde şarkılar söylemek isteyen Şivan Perwer’i  ülkesinde yaşayamaz hale getirdiler.
Hıristiyan inancıyla varolmak isteyen insanların boğazlarını keserek katlettiler..
LGBT kimliğiyle varolmak isteyenlerin hayatlarını karartıyorlar.
Kendi doğal yaşam alanlarında yaşayan hayvanları öldürüyorlar. Ağaçları kesiyorlar, ormanları yakıyorlar.
İnsanın gezegende var olmaya başlamasından bu yana binlerce yıl geçti. Hala vahşilikten, canavarlıktan, savaşlardan, şiddetten, yok etmekten, öldürmekten, egemenlik kurmaktan, sömürmekten  vazgeçmedi. Doğaya, evrene, insana saygılı daha uygar bir insan olma yolunda evrimleşemedi bir türlü.
Şiddete bulaşmadıkça bütün insanların her türlü kimlikleriyle, düşünceleriyle, yaşam tarzlarıyla özgürce var olma haklarına hiç kimse baskı yapamamalı. Bu basit ilkeye inanmak, uygulamak neden bu kadar zor oluyor?
Bedenime, yaşam tarzıma, ağacıma, özgürlüğüme dokunma diyerek Türkiye tarihinin en çağdaş, en uygar, en barışçıl eylemini gerçekleştiren gezi eylemcilerine destek için ordaydı Lobna. 35 yaşında genç bir kadın. iki üniversite bitirmiş, okuyan, araştıran, hayata dair hayalleri olan bir güzel insan. Ve işte bu güzel insanın da hayatını kararttılar. Güvenlik güçlerinin hoyratça müdahelesi  sırasında başına gelen gaz fişeğiyle kafatası parçalanıyor. Aylarca süren ameliyatlar tedaviler..
Nihayet kesik kesik te olsa konuşmaya başlaması  küçük te olsa bir teselli oluyor.
Ve sevgilisi Barış.. ne güzel bir insan. helal olsun.. kız arkadaşına gerekli ilgi ve sevgiyi  vermek için bütün hayatını askıya alıyor.
Kadınlara şiddet uygulayan, taciz eden o kadar pislik erkek haberleri okuyoruz ki, insan erkek olmaktan utanır hale geliyor.
Lobna ! bütün kalbimle sana sevgilerimi sunuyorum, günden güne daha daha iyileşmeni diliyorum.
Seni bu hale getirenler, Ali İsmail’in ölümüne sebep olanlar, M. Ali Alaboraya saldıranlar da bir gün gelecek utançlarından saklanacak delik arayacaklar. Tıpkı bugün Ahmet Kaya ya saldıranların utançtan saklandıkları gibi.
Not : Aylarca süren hastane, tedavi süreçleri ekonomik olarak zorlamaya başlamış. Ekonomik katkıda bulunmak isterseniz ;

16 Kasım 2013 Cumartesi

AŞK ÖZGÜRLÜK TEKBAŞINALIK - OSHO


Aşk mı, özgürlük mü?

Birinden birini seçmek gerekir mi?

Hem aşkı hem özgürlüğü birden yaşamak mümkün mü?

Yalnızlık  ve tek başınalık aynı şeyler mi?

Hem bir ilişkiye sahip olmak, hem de tek başına bir yaşam sürmek mümkün mü?

Aşk ve özgürlük

Aşk ve meditasyon

Kendini sevmek, kendine değer vermek, kendini bencilce egoistçe sevmekle aynı şey mi?

Sevecen bir insan olmak mı, Tutkulu bir insan olmak mı?

Özgür ve mutlu bir yaşam yaratmak, v.s  üzerine insanı derin düşüncelere yönlendiren, alışılagelen kalıplaşmış pek çok düşünceleri sorgulatan çok sarsıcı bir kitap..

Altı Çizilenler ;

Kendini sev… Bu radikal bir değişimin temelini oluşturabilir. Kendini sevmekten korkma. Tamamen sev ve şaşıracaksın. Tüm kendini suçlamalardan, kendine karşı saygısızlıklarından kurtulduğun gün, kendini değerli ve varoluşun sevgisine layık hissettiğin gün –işte o gün kutsal bir gün olacak. O günden itibaren insanları olduğu gibi göreceksin ve merhametli olacaksın. /sf:18
Aşk acı veriyor çünkü mutluluk yolunu açıyor. Aşk acı veriyor çünkü değişime yol açıyor; aşk bir mutasyon.  Her türlü değişim acı verir çünkü yeni uğruna eski geride bırakılır. Eski olan tanıdıktır, güvenlidir, korunaklıdır, yeni olan ise tamamen bir bilinmezdir. Daha önce keşfedilmemiş denizlere yelken açarsın. /sf:42

Bir başkasını derin aşkla sevmeyen, yoğun tutku hissetmeyen, zevkin doruklarına çıkmayan, bunları hiç tanımayan kişi kendini de tanıyamaz, çünkü kendi yansımasını görecek bir aynası yoktur. /sf:43
İçin mutlulukla dolup taştığında içinde şiddetli bir paylaşım arzusu doğar. Bu paylaşım aşktır. Mutluluk mertebesine erişmemiş birinden alabileceğin bir şey değildir.
Aşk bir yan üründür. Bahar gelip de aniden çiçek açmaya başladığında ve içindeki potansiyel kokuyu dışarıya saldığında –işte o kokuyu, o değeri, o güzelliği paylaşmak aşktır.
Önce ışıkla ve neşeyle dolman lazım –öyle dolacaksın ki taşacaksın. Bu taşan enerji aşktır. O zaman aşk dünyadaki en mükemmel şeydir. /sf:55

Önce için sevgi dolsun, sonra paylaşma başlayacak. Ve sonra harika sürpriz.. yani, verdikçe bilinmeyen kaynaklardan, birtakım köşelerden, tanımadığın insanlardan, ağaçlardan, nehirlerden, dağlardan sana sevgi akmaya başlayacak. Varoluşun köşe bucağından üzerine sevgi yağacak. Sen verdikçe fazlasını alacaksın. Yaşam bir sevgi dansına dönüşecek. /sf:63
Tek başına yaşamayı, sebepsiz yere sadece varoluşunun keyfine varmayı öğrendiğin zaman iki insanın beraberliği gibi daha karmaşık olan ikinci sorunu da çözebilme ihtimalin doğar. /sf:83

Kimseye ihtiyacın olmadığında, kendi kendine yettiğinde, yalnızken gayet mutlu ve mesut olduğunda, işte o zaman aşk mümkündür. /sf:87
Var olmak, aşk demektir. Nefes alabiliyorsan sevebilirsin. Aşk nefes almak gibidir. Nefes almak beden için ne anlama geliyorsa aşk da ruhun için aynı şeydir. Nefessiz kalan beden ölür; aşksız kalan ruh da ölür.
Aşk asla kıskançlık nedir bilmez. Tıpkı güneşin karanlığı tanımadığı gibi aşk da kıskançlığı tanımaz. İncinen egodur, rekabete giren egodur, devamlı didişir durur. …. Çünkü ego ancak sahiplenerek var olabilir. /sf:91

Aşk ancak meditasyon varsa mümkün olur. Eğer kendi varlığına konsantre olmayı, kendi içinde rahatlayıp gevşemeyi bilmiyorsan aşkın ne olduğunu asla öğrenemeyeceksin.
Sen kendi başına tamamen mutluysan – bir başkasına ihtiyaç duymuyorsan, diğeri bir ihtiyaç değilse  - o zaman aşk için müsait olursun. Eğer diğeri senin için bir ihtiyaçsa ancak onu kullanabilir, sömürebilir, baskı altına almaya çalışabilirsin, ama sevemezsin. /sf:94
Erkek kadını, kadın da erkeği köleye indirgemiş durumda. Ve tabii her ikisi de kölelikten nefret ediyor, karşı geliyor, devamlı kavga ediyorlar; en ufak bahanede kavga başlıyor. Ama esas kavga derinlerde başka bir yerde; aslında özgürlük istiyorlar. Bunu açıkça dile getiremiyorlar, belki de tamamen unutmuşlar. /sf:114

İyi yemek bir sanattır, sırf karnını doyurmak değildir. Yemeğin tadını almak, koklamak, dokunmak, çiğnemek, hazmetmek ve kutsal olarak hazmetmek büyük bir sanattır. Bu kutsaldır; tanrı’nın lütfudur./sf:145

Varoluş sana istediğini sunar ve sen her neysen bu senin geçmişteki arzularının vücuda gelmiş halidir. Suçu başkasına atma –bunu sen istedin. /sf:212

Yalnızlık olumsuz bir durumdur, karanlık gibi. Yalnızlık birisini aradığın anlamına gelir; boşsun ve bu koskoca evrende korkuyorsun. Tek başınalığın tamamen farklı bir anlamı var. Birisini aradığın anlamına gelmiyor, kendini bulduğun anlamına geliyor. Kendini bulan insan yaşamın anlamını, önemini, güzelliğini, neşesini de bulur. Kendini bulmak insan yaşamındaki en önemli keşiftir, bu buluş ancak tek başına iken gerçekleşebilir. /sf:215

Hiçbir yere ait olmamak, yaşamın en büyük deneyimlerinden biridir. Tamamen yabancı kalmak, asla bir şeylerin parçası olmamak nefis bir deneyimdir, her şeyi aşarsın. /sf:222

Ancak tek başına olabilen bir insanda sevme kapasitesi bulunur. Yalnız insanlar sevemezler. Onların ihtiyacı öyle büyüktür ki sadece yapışırlar. Yalnız insanlar sevemez, ancak sömürürler. Yalnız insanlar aşık rolü yaparlar; aslında sadece sevgi almaktır dertleri. Verecek sevgileri yoktur, verecek hiçbir şeyleri yoktur. Sadece tek başına ve keyifli olmayı becerebilen bir insanın içi öylesine sevgiyle doludur ki onu paylaşabilir. /sf:225

Meditasyon var olmaktır, hiçbir şey yapmadan – ne bir hareket, ne bir düşünce, ne de bir duygu. Sen sadece varsın ve bu çok büyük bir keyif. Hiçbir şey yapmazken bu keyif  de nereden çıkıyor? Hiçbir yerden veya her yerden. Nedeni yok, çünkü varoluşun ana maddesi neşedir, keyiftir. /sf:238

Aşk ve meditasyon birer kanat ve birbirlerini dengeliyorlar. Ve sen bu ikisinin arasında gelişiyorsun, ikisi arasında bütünleşiyorsun. /sf:264

4 Kasım 2013 Pazartesi

Beden ile Zihni dengelemek – Osho


Doğal ve keyifli bir yaşam..
Coşkulu ve mutlu bir yaşam..
Bir çocuk saflığı, doğallığı ve coşkusu içerisinde yaşamak ..

Ne geçmişi ne geleceği umursamadan bu anda sadece bu anda coşku içinde varoluşunu gerçekleştirmek..
Bedenin farkına varmak.

Bedenine değer vermek, bedeninle dost olmak..meditasyon yolu ile rahatlamak.. ağrıları acıları bedenden uzaklaştırmak..
Ruh- akıl- beden üçlüsünü uyum içinde yaşamak..

 v.s gibi insanın ve insanlığın büyük sorunlarına, arzularına şimdiye kadar pek duymadığımız türden çok farklı radikal öneriler sunuyor. Kitabı okudukça bedenimin daha çok farkına varmaya, bedenime daha fazla değer vermeye başladığımı farkettim.:)
Osho ismine ilk olarak facebookta sevgi ile ilgili çok çarpıcı, etkileyici bir sözün yazarı olarak rastlamıştım..daha sonra zevkle takip ettiğim muzurellanın blogunda rastladım osho ismine .. bir kitabından alıntılar vardı.. http://muzurella.blogspot.com/2010/12/ask-ozgurluk-tek-basnalk-osho.html

Sözler çok müthiş ve sarsıcıydı.
Okunası bir yazar diye düşünüp bir kenara kaydetmiştim. Birkaç kitabını alıp okumaya başladım..

İyi ki okumuşum.

Altı çizilenler ;

Bedeni dinlersen sorunlarının yüzde 99’u yok olup gidecek ve kalan yüzde bir gerçek sorunlar değil, ancak kazalar olacak. /sf:21
Japonyada çocuklara öfke kontrolü için çok basit bir yöntem öğretilir. Ne zaman öfke duyarsanız bununla ilgili hiçbir şey yapmayın, sadece derin nefes alın, denir. Deneyin, göreceksiniz ki öfkelenmiyorsun. /sf:28

Bu ne biçim bir toplum? Eğer birisi mutsuzsa her şey yolundadır; uyum içindedir, çünkü aşağı yukarı tüm toplum mutsuzdur. O da bir üyemiz, bize ait. Birisi coşkulu davranınca onun delirdiğini düşünüyoruz. O bize ait değil –ve onu kıskanıyoruz.
Gülümsemelerimiz bile politiktir. Kahkaha ortadan kalktı, neşe neredeyse bilinmiyor ve coşkulu olmak neredeyse imkansız, çünkü buna izin verilmiyor. Mutsuzsan kimse deli olduğunu düşünmez. Coşku içinde dans ediyorsan herkes delirmiş olduğunu düşünür. /sf:33

İnsanlar mutluysa onları savaşa sürükleyemezsin –vietnam’a veya Mısır’a veya İsrail’e. Hayır. Mutlu olan birisi sadece gülecek ve: Bu tamamen saçmalık! diyecektir.
İnsanlar mutluysa onları paraya takıntılı hale getiremezsin. Tüm yaşamlarını para toplamak için hatcamazlar. /sf:34

Arada bir ağlayıp iyice hislendiğinde  gözlerin temizlenir ve yeniden taze, genç ve bakir olurlar. O yüzden kadınların gözleri daha güzeldir, çünkü hala ağlayabiliyorlar. Erkekler artık capcanlı gözlere sahip değil, çünkü erkekler ağlamaz gibi bir saplantıları var.
Gülebilen insanlar ağlayabilir de; ağlayamayan insanlar ise gülemez. /sf:66

Bütün bir gün boyunca gevşe demiyorum sana. İşini yap, ama kendine de zaman ayır, bu da ancak rahatlayarak olur. Yirmi dört saatte bir iki saat rahatlayabilirsen göreceksin ki kendini çok daha iyi tanıyacaksın. /sf:69
İnsan patolojik ve sağlıksız, çünkü toplum tarafından sakat bırakılmış durumda. Tamamen sevmene izin verilmiyor; öfkelenmene izin verilmiyor; kendin olmana izin verilmiyor. Üzerinde bin bir kısıtlama var. /sf:72

Bedenini daha fazla hisset, hareket etmenin keyfini çıkar, sabahları koş ve bedeninin, enerjinin tadına var. Yüzmeye git; bedeninin ve suyun dokunuşunun keyfine var. Dans et ve havalara zıpla ve bırak bedenin yeniden zevkten titresin.
Birkaç ay boyunca bedenle yapılan her türlü etkinliğin zevkine var: koş, spor yap, hoplayıp zıpla, dans et, şarkı söyle, oyun oyna. Çocukluğuna geri dön! Yeniden doğduğunu hissedeceksin. Tıpkı tırtılın kelebeğe dönüşürken duyduğu his gibi bir hisse kapılacaksın. . /sf:85-86

Bu senin sahip olduğun beden; bu sana Tanrı’nın verdiği beden. Onu kullan, keyfini çıkar! Onu sevmeye başlarsan değiştiğini göreceksin, çünkü kişi bedenini severse ona iyi bakmaya başlar ve bu ilgi her şeyi içerir. Ona iyi bakarsan, içine lüzumsuz yiyecekler tıkıştırmazsın. Onu aç bırakmazsın. Bedenin isteklerini dinler, uyarılarına kulak verirsin. /sf:102
Eğer kendini seversen, kendinle mutlu olursan, bir çok insana çekici gelirsin. Kendini seven bir kadın mutlaka güzeldir, güzel olmalıdır. Kendine olan sevgisinden o güzelliği yaratır. Zarif ve vakur olur. /sf:105

Yemek yerken neşeyle ye, çünkü her şey birbirine bağlıdır. Dans ederken neşeli olmalısın. Meditasyon yaparken neşe duymalısın. Birisiyle sohbet ederken neşeli ol, ışılda, akıcı ol. Yolda neşeyle yürü. Çoğu kez neleri kaçırdığımızın farkına varmıyoruz. Sadece yolda yürümek bile sana mutluluk verebilir. Kim bilebilir ki belki bir gün daha olmayacak. Belki yarın yolda yürüyemeyeceksin. Belki yarın güneşi göremeyeceksin. Rüzgar esecek ama sen orada olmayabilirsin. Yarını kim bilebilir? Bu son gündür belki, o yüzden son anın olacakmışçasına her anın keyfini çıkar. Hepsini avucuna alıp sık, içinde hiçbir şey bırakma. Bu şekilde insan yoğun ve tutkulu yaşar. /sf:109
İnsanlar normalde vejetaryen olmalı, çünkü beden vejetaryen yiyecekler için tasarlanmış.

Doğal yiyecekler yenmelidir  –senin için doğal olanlar. Meyveler, sebzeler, kuru yemişler –bunlardan bol bol ye. Bunların güzelliği şudur, ihtiyacın olandan fazlasını yiyemezsin.
Normalde yemek yerken bilinçli davranır ve keyfini çıkarırsan asla fazla yemezsin. /sf:125-127

Coşkulu ol, coşku duy! Öyle çok neden var ki: çiçekler açıyor, kuşlar ötüyor, güneş gökyüzünde parlıyor, bunlar için kutlama yap! Nefes alıyorsun ve hayattasın ve bilincin açık, bunu kutla! Ve aniden rahatlıyorsun, gerilim kalmıyor. Endişenin tüm enerjisi minnete dönüşüyor ; kalbin derin bir minnet duygusu ile atıyor. İşte bu duadır. Dua bundan ibaret: derin bir minnettarlıkla atan bir kalp. /sf:175