Kitabın sunuşunda, sevgili Hasan Cemal, şunu söylüyor ; “Bu kitapta kendimi anlatıyorum. Ama kendimi anlatırken, kendi kendimle kim bilir kaçıncı kez yüzleşirken yalnız dünü değil bugünü de yazıyorum. Çünkü bu alem memlekette geçmiş bir türlü geçmiş olamıyor, tarih bir türlü tarih olamıyor. Ve tarih her zaman paçamızdan çekmeye devam ediyor”
Sevgili Hasan
Cemal in 13. kitabıymış bu kitap. Hayatını, ailesini, 50 yıllık gazetecilik
serüvenini, Türkiyenin son 50 yılına damgasını vurmuş politikacılarını
içtenlikle anlatıyor. Sanki karşısında oturmuş huşu içinde onu dinler gibi
okudum. Su gibi aktı gitti.
Namuslu,
vicdanlı, demokrat bir güzel insan, çok değerli bir gazeteci yazar sevgili
Hasan Cemal. Her yazısını zevkle okuduğum, çok etkilendiğim bir yazar. Devleti
yönetenlerin başdanışmanı olması gerekirken bir gazetede bile yazamaz hale
getirildi. Çok yazık. Böyle değerli insanların kenara itilmesi ne büyük kayıp
bu ülke için.
Altı
Çizilenler ;
“73 yaşındayım. 48 yıldır
gazeteciyim. Hiç bu kadar mutsuz olmadım. Hukuk ve özgürlüğün hiç bu kadar
ayaklar altına alındığına tanık olmadım.”
“Kimse
kaderiyle ölmüyor buralarda… Kaderinle ölmek buralarda lüks.”
“Bitti mi
yolculuk?” “Daha bitmedi, çünkü tarih
bir türlü tarih olamıyor bu memlekette…….Hep eksik bi’şeyler vardır hayatta.”
“Ben
gazeteciyim. Dünyanın ve Türkiye’nin hallerinden, güncel olandan bir türlü
kopamıyorum. Sanki hep filmin sonunu görecekmişim gibi yaşamak benim hayat
tarzım olmuş. Filmin sonu ne mi? Özgürlük, demokrasi, barış…Şu günlerde hepsi
benim dünyama o kadar uzak ki…”
“Babam,
Cumhuriyet’e ilk kez geliyordu; 77 yaşındaydı, canı çok sıkkındı, iş arıyordu.
Babam hiç emeklilik yaşamadı. 1980’de 80 yaşında ölünceye kadar çalıştı. Almancasıyla yaptığı ticari çevirilerden, kendi deyişiyle mütercimlikten kazandı bütün hayatını. Bizleri büyüttü, yetiştirdi. Cemal Paşa’nın en büyük oğlunun kendi evi olmadı. Hep kirada oturduk."
Babam hiç emeklilik yaşamadı. 1980’de 80 yaşında ölünceye kadar çalıştı. Almancasıyla yaptığı ticari çevirilerden, kendi deyişiyle mütercimlikten kazandı bütün hayatını. Bizleri büyüttü, yetiştirdi. Cemal Paşa’nın en büyük oğlunun kendi evi olmadı. Hep kirada oturduk."
"Ölümünden birkaç
yıl önce, 1977 olabilir, çat kapı gazeteye gelmişti. Hiç yapmadığı bir şeydi
bu. Cağaloğlu’nda, Cumhuriyet gazetesi mutfağındaki sekreterlik, muhabirlik
yıllarımdı. Şaşırmıştım. Gazeteye ilk defa geliyordu. Orta katta boş bir yazar
odası bulup, çayla, kahveyle ağırlamaya çalışmıştım sevgili babamı. Canı çok sıkkındı. İş arıyordu. 77 yaşındaydı.
Karaköy’de bir iki yere girip çıkmıştı ama ona göre iş yoktu. “Beybaba, çalışmak için fazla yaşlısın!” demişlerdi. Bunu söylerken yüzüme bakamamıştı. Ben de çaresizliğimi içime akıtmıştım."
Karaköy’de bir iki yere girip çıkmıştı ama ona göre iş yoktu. “Beybaba, çalışmak için fazla yaşlısın!” demişlerdi. Bunu söylerken yüzüme bakamamıştı. Ben de çaresizliğimi içime akıtmıştım."
"Cemal Paşa’nın,
Tiflis’te öldürülmeden yaklaşık iki yıl önce oğlu Ahmet Cemal’e Kabil’den
yazdığı son mektup da ;
“… Oğlum, sana
ismimden başka miras kalacak hiçbir şeyim yoktur. Hiç beş paralık bir servete
malik değilim…”
“Babamın kaç ipi
vardı hayatta; peki ya benim?
Babam Midilli’yi hiç gördü mü acaba, babası Cemal Paşa’nın 1872’de doğduğu bu güzel adayı? Ne bileyim, bir kadeh uzo parlattı mı Midilli’de?
Ne kadar da içine kapalı bir adamdı sevgili babam. Ben de ona benzedim galiba…
Babamın kaç ipi vardı hayatta?
Öğle vakti Midilli çarşısında buzlu uzosunu yudumlayan ihtiyarın acaba kaç ipi var hayatta? Peki ya benim? Siyaset… Futbol… Başka? Yoksa çok mu yoksulum?"
Babam Midilli’yi hiç gördü mü acaba, babası Cemal Paşa’nın 1872’de doğduğu bu güzel adayı? Ne bileyim, bir kadeh uzo parlattı mı Midilli’de?
Ne kadar da içine kapalı bir adamdı sevgili babam. Ben de ona benzedim galiba…
Babamın kaç ipi vardı hayatta?
Öğle vakti Midilli çarşısında buzlu uzosunu yudumlayan ihtiyarın acaba kaç ipi var hayatta? Peki ya benim? Siyaset… Futbol… Başka? Yoksa çok mu yoksulum?"
“Annem ‘Cemal
Paşa’nın gelini’ydi; belli etmezdi ama bundan hoşlanırdı”
Annem Ayşe Cemal’in bütün tahsili, Kadıköy’deki bir Fransız orta okulundan terkti. Arada bir çat pat Fransızca konuşmaktan hoşlanırdı.
Annem Ayşe Cemal’in bütün tahsili, Kadıköy’deki bir Fransız orta okulundan terkti. Arada bir çat pat Fransızca konuşmaktan hoşlanırdı.
Bu arada, Cemal
Paşa ailesinin bazı fertleri tarafından kendisine bazen tepeden, biraz mavi
kanlı edayla bakıldığını hisseder, canı sıkılır, fakat belli etmezdi.
Çok iyi bir ev kadınıydı. Hep kıt kanaat geçinmiş bir ailenin dar bütçesini
idare edebilmişti. Babamın rakı sofrasını her zaman renkli kılmayı ve babamı
erkek kardeşlerinin aksine evine bağlamayı başarmıştı.”
İlk alıntıyı okur okumaz,enerjim düştü.Biraz karamsar bir sanırım...
YanıtlaSilÇok haklısınız, ilk cümle acı gerçeği bir kez daha vuruyor insanın yüzüne..
Silböyle güzel yazabilsem aynı paragrafı ben de yazardım valla. :) karamsarlık mı acaba bu? Telve nin dediği gibi acı gerçeği görmek mi ? bilemiyorum. karamsarlıksa kötü. bende de var o zaman. :)
SilAlıntılar o kadar güzel ki, mutlaka okumalıyım dedirtiyor.
YanıtlaSilinsanı zaman zaman hüzünlendiriyor olsa da bence de okunmalı, telve! :)
SilSelamlar....
Have a nice day Paola..
YanıtlaSilKisses..