9 Kasım 2018 Cuma

FAHRENHEİT 451 – RAY BRADBURY

Ta 1950 li yıllarda yazılmış. Yazarın öngörüsü çok yüksek. Bravo valla.

Yazdığı distopya, ne yazık ki, ne hazindir ki biraz farklı bir şekilde de olsa yaşadığımız bu dönemde dünyanın pek çok ülkesinde gerçekleşme yolunda. 

Artık dünyanın pek çok ülkesinde cehalet, egemenliği ele geçiriyor. Edebiyattan, kültür sanattan, özgürlükten nefret eden/eder hale getirilen kitlelerin desteğiyle tabi ki. İnsan tarihinin nasıl bir dönemine denk geldik. Şansımıza bak. :)

Daha geçenlerde Brezilyada, insan haklarını, kadın haklarını aşağılayan, ırkçı, Hitler sevdalısı bir adam, yüzde 55 oy olarak başkan seçildi. Buna benzer adamlar dünyanın pek çok ülkesinde iktidara  geliyor artık. Hem de halkın büyük çoğunluğunun desteğiyle. 

Kitap okumayan, cahil/cahilleştirilen insanların beynini yıkamak kolaydır. Çoğunluğu böyle insanlardan oluşan bir toplumu da diktatörlerin yönetmesi kolay hale gelir. Kitapta anlatılan hikayede de kitap okumak, evde kitap bulundurmak en büyük suçlardan. İtfaiye teşkilatının en önemli görevi, kitapları yakmak. İnsanlar, duvarları dev ekranlarla kaplı evlerinde sadece televizyon izleyebilirler. İzledikleri yayınlar, haberler, diziler de tabi ki devlet/iktidar  kontrolünde yandaş yayınlar. Böylece insanlar düşünmeyen, sorgulamayan, beyni uyuşturulmuş varlıklar haline dönüştürülüyorlar. Bu sayede diktatörler/ oligarşi, iktidarını kolayca sürdürebilir hale geliyor.

Montag
Mildred
Yüzbaşı Beatty
Clarisse McClellan
Faber
Granger

Altı Çizilenler :

Mildred - “O benim için bir hiç; kitapları olmamalıydı. Onun sorumluluğuydu, bunu düşünmeliydi. Ondan nefret ediyorum. Senin kanına girdi ve şimdi bir bakacaksın ki sokaktayız, evimiz yok, işimiz yok, hiçbir şeyimiz yok.”
Montag - “Sen orada değildin, görmedin,” dedi Montag. “Bir kadının yanan bir evde kalmasına yol açtıklarına göre, kitaplarda bir şeyler olmalı… hayal edemeyeceğimiz bir şeyler; orada bir şeyler olmalı. İnsan bir hiç uğruna kalmaz.” / sf:72

Yüzbaşı Beatty - Hepimiz birbirimize benzemeliyiz. Anayasa’nın dediği gibi, herkes hür ve eşit doğmaz ama herkes eşit hale getirilir. Her insan diğer herkesin suretidir; o zaman herkes mutlu olur çünkü sinmelerine yol açacak, kendilerini kıyaslayacakları dağlar yoktur. Yani! Yandaki evde bulunan bir kitap, dolu bir tabancadır. Yak onu. Silahın mermisini al. Adamın zihnine zorla gir. Okumuş adamın hedefinin kim olacağını kim bilebilir? Ben mi? Onları bir dakika bile midem kaldırmaz. Böylece, sonunda tüm dünyadaki evler yangına dayanıklı hale getirildiğinde itfaiyecelerin eski işlerini yapmasına gerek kalmadı. Onlara bu yeni iş verildi… iç huzurumuzu koruma, aşağı olmaya karşı duyduğumuz anlaşılır ve haklı korkuya yönelik odağımızı koruma görevi verildi; resmi sansürcü, yargıç ve infazcı oldular.

Yüzbaşı Beatty -- Uygarlığımız öyle büyük ki azınlıklarımızın canını sıkamayız, ayaklanmalarına mahal vermeyiz. Bu ülkede en çok ne istiyoruz? İnsanlar mutlu olmak istiyor. Onları sürekli hareket halinde tutmuyor muyuz… onlara eğlence vermiyor muyuz? Hepimiz bunun için yaşıyoruz değil mi? Zevk için, heyecan için? Kültürümüzün bunları bol bol sağladığını da kabul etmelisin. / sf: 79-80

Yüzbaşı Beatty -- Bir insanın siyasi açıdan mutsuz olmasını istemiyorsan, bir meseleyi iki farklı açıdan sunma ki kaygılara kapılmasın; tek bir açıdan sun. Daha da iyisi, hiçbir açıdan sunma. Hükümet verimsizse, kadroları fazla şişkinse ve vergi manyağıysa, insanların onunla ilgili kaygı duymasındansa hükümetin bunların hepsi birden olması daha iyi. Huzur, Montag. İnsanlara en popüler şarkıların sözlerini, eyalet başkentlerinin isimlerini veya Iowa’da geçen sene ne kadar mısır yetiştiğini hatırlayarak kazanacakları yarışmalar vereceksin. Onları yanmaz verilerle dolduracaksın, “gerçekleri” boğazlarına tıkıştıracaksın, öyle ki kendilerini tıka basa doymuş ama onca veri sayesinde kesinlikle ‘zeki’ hissedecekler. O zaman düşündükleri hissine kapılırlar. Hareket etmedikleri halde hareket ediyormuş gibi hissederler. Ve mutlu olurlar, çünkü o türden gerçekler değişmez. Onlara bir şeyleri yorumlamaları için felsefe veya sosyoloji gibi kaygan zeminli şeyler vermeyeceksin. O yol melankoliye çıkar. /sf:82

Faber -- “Kitapların hindistancevizi veya yabancı bir diyardan gelen bir baharat gibi koktuğunu biliyor musun? Küçükken onları koklamaya bayılırdım. Tanrım, bir zamanlar öyle çok güzel kitap vardı ki… biz onları bırakmadan önce.” Ben gidişatı çok önceden gördüm. Bir  şey demedim. …. Kitapları itfaiyecileri kullanarak yakan sistemi sonunda kurduklarında da birkaç kez homurdandıktan sonra duruldum., çünkü artık benimle birlikte homurdanan veya bağıran kimse kalmamıştı. Şimdiyse çok geç.

Faber – …  Ama düşünmeye zamanımız oluyor mu? ya saatte yüz altmış kilometreyle araba sürüyorsun ve tehlikeden başka bir şey düşünemiyorsun ya da oyun oynuyorsun veya bir odada, dört duvarlı televizyon alıcısıyla oturuyorsun. Ki onunla tartışamasın. Neden? Televizyon alıcısı ‘gerçektir’. Anlıktır, boyutu vardır. Sana ne düşüneceğini söyler, bangır bangır kafana sokar. O haklı olmalıdır. Öyle haklı görünür ki. vardığı sonuçları sana öyle peş peşe söyler ki zihninin itiraz etmeye, ‘ne saçma’ demeye vakti olmaz. /sf:106

Granger – Dinlemezlerse beklememiz gerekecek. Kitapları çocuklarımıza sözlü olarak aktaracağız ve onların da başkalarına aktarmak için beklemelerine izin vereceğiz. Bu yöntem uygulanırken birçok şey yitirilecek tabii. ama insanları dinlemeye zorlayamazsın. Kendilerine uygun zamanda , ne olduğunu ve altlarındaki dünyanın havaya uçmasının sebebini merak ederek bizim gibi bakmaya başlamaları gerek. Şimdiki durum sonsuza dek süremez. / sf:180

14 yorum:

  1. Aklımda olan kitaplardan dı bu yorumdan sonra mutlaka okuyacağım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @SevKoz ! Tavsiye ederim.
      bu arada hoşgeldiniz.. selamlar..

      Sil
  2. Thanks for sharing!
    Have a great new week, my friend!
    Kisses, Paola.

    Expressyourself

    YanıtlaSil
  3. Bu kitabı okuduğumda şaşkına dönmüştüm. Gerçi bunun gibi birkaç kitap daha var yazıldığı tarihe inanamayacağım; adeta bugünümüzü anlatan...

    Ben geri döndüm. Yani umarım, yine caymazsam. :)

    Seninle yüz yüze tanışmış olmak da beni mutlu etmişti. İlk tanıştığımız yer olan blog'da bunu tekrarlamak isterim.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Nini .. tekrar görmüş gibi mutlu oldum. Hoşgeldin.. çok özlettin..
      Yüzyüze tanışmış olmak beni de mutlu etti.
      Kitap evet ben de şaşkına döndüm valla..
      Sevgiler...

      Sil
  4. heey fahrettin iyidir ivit iyi yanar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldin Deep..
      Uğrayamıyorum ama emin ol hala sevilenlerdensin.
      pek fazla zaman ayıramıyorum bloglara..
      fahrettin ivit iyi yanar.. :))
      Sevgiler...

      Sil
  5. ottimi consigli, leggere è importantissimo *_*

    YanıtlaSil
  6. Konusu itibariyle oldukça dikkatimi çeken kitabı okuma fırsatı yaratacağım. Aslında pop kültüre mal edilmiş kitapları okumayı hazzetmiyorum fakat bu tema bloğumda yorumladığım kitaplarla paralel gibiymiş.

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınız için Teşekkürler. .